31 Aralık 2012 Pazartesi

>2013., // ke

2013.,
pac., man.,
ne ekersen, onu biçersin.,
ekmediysen ama helalse hayaletler düşer peşine.,
kefaret.,
iyi bir hristiyan şu pac man.,
13 mesih demek, 20 insan.,
isa demek ki atarinin başında.,.,


19 modernlik aşkıydı; 20 modern insan; wanted., aranıyor., bre gavurlar laf dinlemiyorsun-uz, yalan söylemeyen ben, yetmeli. kaale aldığım biri için bana da yeter.. ilgimi çeker.. benim bile bunu radikal olarak kabul etmem çok zor, ama bu radikal bir durum, extraordinary.. orada evet demem gerek, evet. demem gerek... 
evetlere evet; varlığa, bütüne, gayeye, sevmeye, Ona, ama ne olan Ona, gize., 
bu parçalanmış dünyada, bu benim parçalanma halim değil; kırılma halim., 
kolay gibi değil bu., 
taşıyacak birini değil, samimi bir kalp olsa hissettiğim, 30 metre zıplamak, huşunun gölgesini gördüm, bir huşuydu.. 
gerçekler yanyana olur, o güzel arkadaşlık da olunca., 

bırakamayacağıma.- 
ke-

Bir Mum Bir Çaputum // ke

olacaklar olsun, sabır ver.,
olmayacaklar olmasın, direnç ver.,
ne olacak, ne olmayacak, akıl ver., 
amin.,
gizle güzel emeli, gizle güzel eylemeli., 
amen.,

abba

ateş için ateş gibi bal.,
bal için bal gibi ateş.,

ateş çok olunca beyaz, 
giz olunca kırmızı.,

Kökler İm 97 // ke

zafanoslu bir çocuk geldi kuzenlerimle; mehmet; anne tarafım iki taraflı, baba tarafım yarım olarak bağlı; secereme ilişkin hikayemi etraflıca öğrenmiş oldum; im yakın hayattı 2012'de; köklere doğru esaslı bir hikaye bırakarak sonlandı;

bağım olan trabzon zafanoz köyü ve çevre köylerdeki ortak ad celep; osmanlıda hayvan ticareti yapan zümreyi belirtmesine rağmen; benim hikayemdeki özel adın hikayesi, konya karamanoğullarına gidiyor; öncesi muhtemelen azerbaycan üzerinden sivasa geçen avşar boyları; ve konyada uzun süre muhkim olan calapoğulları; ikinci önemli bağdaşık boyuymuş karamanoğullarının; karamanoğulları anadoluda anadolu selçuklu devletini yıkarak özerkliğini 250 yıl sürdürmüş, başkenti (konya) olan bir beylik, emirlik; anadoluda osmanlıdan sonra 2 numara olan güç aynı zamanda; ankara savaşında, yani moğollarla osmanlının karşılaşmasında timuru tutuyor ve resmi törenle beylik tanınıyor; 2. murat varna seferindeyken işgale kalkmaları üzerine 2. murat sefer düzenliyor ve bazı politikalarla beraber 40 yıl sonra 1480'de varlığına son veriliyor; işte o politikalardan biri 4 bağdaşık boyu dağıtmak; calapların karadenize varan 200 yıllık seyahatleri başlıyor; sivasa ve adıyamana doğru yayılıyorlar; 1600'lerin başında trabzondaki rum nüfusu dengelemek için 10 kilometre satıhta 6 köy teklif ediliyor; köyler yolla merkeze bağlanıyor; calaplarda mahmut dedenin büyüklüğünde bir grup oraya iskan ediyor..
köy isimleri rumcadır; türkçe adı bulak; güzel suyu bulunan demekmiş ki, 5 suyu var oranın meşhur; zafanos da kendini mutlu hissettiğin yer anlamına geliyormuş rumca; çok güzel bir yerdir; o köylerdeki türk varlığı 400 seneye varıyor; bu arada baba tarafım sürmeneli; mehmet sürmene ve merzifonun müslümanlaşan rumlar olduğunu söyledi; %25 rum desek; şu benim yunan tanrılarıyla bağım doğal olacak .):)

gelelim günün sürprizine; karamanlar 2. güç olduğu için rakiplerle temas halindeler; dolayısıyla iran ve alevilikle de bağ kuran bir mezhep kuruluyor karamanoğullarında; babailik; bizim baba ishaktan bildiğimiz tarikat; yaşayış olarak anadolu aleviliği ve doktrin olarak bektaşilik içinde eriyor; 

ve bektaşilik;
balım sultan hacı bektaşiye dayanarak kurumsallaştırıyor 2. bayezid döneminde; kökleri iran tasavvufu ve sufizm de içeren bir gelenek; 2. bayezid bundan etkilenmiş bir sufidir de; ve anadoludaki alevi-kızılbaş-batıni varlığının osmanlıda kurumsallaşması için balım sultanla bektaşilik dergah olarak tanınıyor; safevi (iran) devleti ile de bağını kesmek için..

bektaşinin üstadı: kutbud din haydar; onun ustası yesevi; bir de piri var ki; ibni arabi; onun piri de hallac-ı mansur; mansur enel hakla ve ibni arabi vahdedi vücutla en aşkın yoruma sahipler; tanrı, yaşam ve ölüm konusunda; bum!

şiilik ve iran tasavvufuyla etkileşimi olan anadolu inançları heterojenler ve ağ gibi tarikatlarla örülmüşler; bunlardan buhara ismiyle başlayan gelenek 1070'te başlamış; 1977'de hala temsilcisi olan bir gelenek; bu bir selçuklu + bir osmanlı demek;

tüm bu ağ çok ilgi çekici; ancak imaj değil tablo olarak verilmiş vikipedide; bakmak isteyen sayfanın altına baksın tablo için:

 http://tr.wikipedia.org/wiki/Babailik


bektaşiliği kurumsallaştırırken balım sultan aynı yolda olanların yakınlığına atıfta bulunmuş; bir tür kardeşlik ve yoldaşlık; ve bektaşilik rumeliye ve balkanlara doğru yürüyerek canlı kalmış; yürüdüğü zamanlarda; şimdi rumeli ve balkanlarda 2-3 milyon bektaşi olduğu söyleniyor; o gelenekten gönül kazanmış, öyle hayat damıtan; sükunet taşıyan insanlar., susan bir seda.,., 


bana aktarılan ise; hayatta ve ölümde; haktan hakka; yazgısında hem kul hem tanrı olan insan.,., 

30 Aralık 2012 Pazar

Sessiz Biri İçin // İlhan Bek

sessiz biri için
1. bütün kitaplarda adı sessiz biri diye geçer.
2. benim onu tanıdığımda bir üç yıl isa’nın yüzünü sildiği mendili arıyordu.
3. sayısız coğrafyada yapraklar otlar taşlar topladı.
4. yukarı alındığı güne kadar orta boy bir tini vardı.
5. hira dağına günde üç kez allah’la konuşuyormuş, yürüyormuş gibi iner çıkardı.
6. rüzgarın adı rüzgarın içindedir sözü onundur.

iLHAN bERK

Giz 74 // ke

özlem.,
özlenene doğru yürümek., özlenene doğru durmak., özlenene yaklaşmak., özlenene yoğunlaşmak., özlenene kırılmak., kırılmak olabilir.,
özlenene kavuşmak., damla gibi yapışmak olabilir.,

Giz 73 // ke

orman gizini sundu yalnıza; kaybolursun bende, kurttan korkayım derken kuştan da korkarsın., hep düzde değil., bazen dik bir yamaçtasın., kocaman içinde bir karınca., kararınca.,
hayata dikkat kesilirsin., ve muazzam hissedersin., kendine dikkat kesilirsin., işte., mezkezindesin., iyi hissedersin.,
dağlarda orman, şehirde hız alır seni., sana verir.,.,

Uzun ve Soğuk Yoldan // Sinem Sal



bir balık tezgâhının altında bir gömü buldum
kendi ellerimle gömmüşüm, belki yüz küsür sene olmuş
üstüne bir de küçük ağaç dik demişler, açmak istediğinde
kolay bulursun.


ben bu suyu içmiş bulundum
genzimi yakanı dedim, kussam daha çok yakmaz mı


Dış Ses/ Dış Dünya/ Dış Zaman:
onlar aşktan ve sevmekten vazgeçtiler
çünkü bedenlerini kuşattılar, saldırıya geçtiler
tırnaklarını sivrilttiler
dönecek bir evin de mi yok?
bırak düşünmeyi, gerçekten bırak artık
kimsenin yanaşmadığı yerlere varan
oralardan da tek başına döner elbet


İç Ses/ İç Dünya/ İç Zaman:
sokaklardan sokaklara geçişime bir anlam arıyorum
balık ölüleri ve yumurta kabuklarının arasında
hâlâ yaşayan ne var?

-çünkü verecek hiçbir şeyin yok-
ben tahtımın tepesine çıktım ve attım kendimi oradan
aynı kesikle açılıyor içimiz
paslı ve soğuk bir demir üstüne
uzanıyoruz


yaşanmamışlık.


Dünyayla aramda gidip gelen ses:
yerli değilim
yabancı da
gördüm en kötüsünü
-daha kötüsü olamaz-
sıkışmışlık


balık ve yumurta kabukları korosu:
derine geçirdiğin iğne ve kemiğinde duyduğun sızı
sana yaşadığını anlattı hep, çünkü biraz şaşkınsın olana bitene
anla ki değişmeyecek kalpleri insanların ve dünya
ipliği iğneye geçirip çoktan, diktiler ağzını senin de
bu boşluğa ne koysan o dökülecek aşağıya
ve saçılacak etrafa,
tahmin bile edemeyeceğin uzaklara gider
boşluğa bırakılan.


gördüğüm:
kalplerini saldılar,
belli mi olur
belki de
iyi ettiler.


anladığım/anlamlandıramadığım:


duvarlar örüp kumdan bir tepe yükselttiler içlerinde
kumdan bir tepe yükseltip duvarlar ördüm
bastırdım çığlığını hayvanın
gözüme ve ciğerlerime dolan
kendimdendir


İç Ses/Dış Dünya/İç Zaman:
annesinin yaşadığını, babasının ölümüyle anlayan
iflah olmaz.


İç Ses/Dış Ses/İç Dünya/Dış Dünya:
kaybedersin
belleğin var.

30.12.2012
Kadıköy

29 Aralık 2012 Cumartesi

Bulutname // Viki



Bulutlar


· Sirrüs 
· Sirrokümülüs 
· Sirrostratüs 
· Altokümülüs 
· Altostratüs 
· Nimbostratüs 
· Stratokümülüs 
· Stratüs 
· Kümülüs

Esrar // Behçet Necatigil

'Oda karanlık
Odadan dışarı çık
Şehir karanlık...
Şehirden dışarı çık
Korkma!
Yürü bir hayli yürü
Gördün mü!
Dağlar başladı artık.
Korkun dağılır rüzgârda
Bekle biraz!
Dağlarda ateşler yandıkça......
Karanlıktan korkulmaz'


Behçet Necatigil

28 Aralık 2012 Cuma

Zamanın Kitabı // Mihail Nuayme

ZAMANIN KİTABI 

  


Zamanın uzun tünelinde nesin ki sen,

geçmişin yankısı, geleceğin sedasından gayrı?

doğmadan önce yazılmıştı senin yazgın,

öncesi ve sonrasıyla hayatın.







Ne doyacak açlık vardır orada, ne uyuyacak ölüm,

ne de doyuma ulaşacak aç gözlülük.

İnsanlar sırlarıyla şaşkın,

bilselerdi keşke

onlarda varolan esrarı…

 


    Mihail Nuayme

                                                                                   (1889 – 1988)

27 Aralık 2012 Perşembe

262 // ke

ben kaderimin bir kısmını geçmişte yazmışım, şimdi karşıma çıkıyor., bazılarına da oluyordur., da., geçmişte doğruydu, onu yazmıştın., şimdi bir daha doğru olarak karşına çıkıyor., yazgında altı çizilmiş cümleler.,
meselenin burada bitmesi gerekirdi değil mi.,
doğru olarak karşına çıkıyor.,
doğrunun bir gerilimi var., aha şapkadan tavşan çıktı.,
bu şimdi 26 mı 62 mi.,.,


ve final:
sen ben olsan beni anlardın., bak sen diyorum ben demiyorum.,.,
.))

Punk is not Dead


Sevgili // Carol Ann Duffy

Sevgili

Kırmızı bir gül ya da saten bir kalp değil.
Bir soğan veriyorum sana.
Kahverengi  kağıda sarılı bir ay o.
Aydınlık vaat eder
Aşkın dikkatlice soyunması gibi


Bu noktada,
Gözyaşlarıyla kör edecek
Bir aşık gibi.
Yansımanı da,
flu bir acı fotoğrafına çevirecek.


Doğruyu söylemeye çalışıyorum.

Güzel bir manzara ya da renkli bir dünya çizmeye değil
Sana bir soğan veriyorum,
Ateşli öpücüğü kalacak dudaklarında,
Sahiplenen ve sadık,
Biz gibi,
Biz olduğumuz sürece.


Al haydi.
Platin halkaları daralıp alyans olur,
İstersen.


Ölümcül.
Kokusu sinecek parmaklarına,
Bıçağına.


Carol Ann Duffy
Çeviri : Mehmet Bardakçı

26 Aralık 2012 Çarşamba

Kanat // Anekta // Sinem Sal

...

ve bulutlar geldi

yalnızca bir kezdi dünyanın bana hoşgörüsü
kuşlar vurulurken kırdım sağ elimi
ben de gözlerini yumanlardanım acırken
bundandı kendimi günahsız sanmam
yani sen beni boğazlarken sevgili insan
ve ben seni öperken
kapalıdır gözlerimiz

bak bu yaşadığımızın adı olsa olsa hayat
değil, ömür!
sonra hatırlarım kimse bir fener tutmamıştır önüme
sonra hatırlarım benim göğüm hep kara davetkâr
sonra hatırlarım çok yalnızdım, çok yalnızdın,
çok yalnızdık
üstelik ölüyorduk besbelli ortadaydı bu

ve şimdi bulutlar da gitti

onca gün geçirmişiz dünya üstünde
yine güvenip uzanmalı mıyız dersin, dünya üstünde
hiçbir yere gömmeyin beni öldüğümde

Anekta sf. 43 / Bana Kanat Dikmeyin, Dünya Dönse Yeterdi Uçmama.

Suya Dokun /// Senai Demirci

Sular da sızlar mı?
Öyleyse, suyun sızısını dindirecek su var mıdır?
Islanmayı özlediği zamanlar yok mudur yağmurun?
Yağmuru sevindiren bir yağmur var mı?
Taşlar da kalpleşir mi?
Kalplerin taşlaşması gibi, taşların da taş olmaktan bıkıp yumuşamaya meylettiği zamanlar yok mudur?
Yollar da özler mi? Yolun da alıp başını gidesi gelmez mi?
Ateş de yanmayı arzulamaz mı? Ateşi de yakıp kavuran bir ateş olamaz mı?
Güneş de bekler mi gündoğumunu? Bir akşam üstü güneş de seyretmeyi dilemez mi günbatımını?
Ayrılık bıkmadı mı onca sevgili arasında durup beklemekten?
Ayrılık da ayırmaktan usanmaz mı; yok mudur kavuşmak dilediği?
Aşk da aşık olamaz mı? Bunca zamandır örselenmekten, anlaşılmamaktan şikayetçi değil midir?
Herkesin dilinde olup da, kimseye yâr olmamak aşka da ah ettirmiyor mudur?
Şarkıların da sevdiği bir şarkı yok mudur?
Onlar da ara sıra durup dinlemek istemez mi acıların ve neşelerin nağmelerini?
Toprak da bir gün toprağa uzanmayı arzulamaz mı? Ona da topraktan bir mezar bulunamaz mı?
Gündelik hayatta her şey pürüzsüzce akıyor gibi gelir bize.
Taş katıdır. Ateş yakar. Sular serindir. Yol yolcuyu bekler.
Böyle bildik, çünkü, böyle bulduk. Şaşırmaya gerek yok. Mecnun olmaya mahal yok. Her şey olduğu yerde kalsın. Yeni sorularla yeni kaygılar doğurmanın lüzumu yok. Aklına de ki, Otur oturduğun yerde! Kalbine tembihle ki, Dur durduğun yerde!
İnsan olduğundan fazlasıdır her zaman. İnsan, her an olabileceğinden daha azıyla vardır.
İnsan böyle iken, sular böyle değildir meselâ.
Sular sızılara deva olurken, kendi sızılarından habersiz olabilir.
Suların da sızlayıp sızlamadığını dert edinmek insana düşer.
Yağmur her şeyi nezaketle ıslatırken, bir yağmurda ıslanmanın hasretine körkalmış olabilir?
Yağmurun da ıslanmaya aç olabileceği bir tek insanın hatırına gelir.
Taşlar hep katı dururken, kalplerin katılaşmasından habersiz kalabilir.
Taşların da katılıktan usanabileceği ancak insanın aklına düşebilir.
Aşk nicelerini ah ettirirken, ah etmemiş olabilir.
Aşkın ah edebileceği ihtimali sadece insanın kalbinde yer bulabilir.
Öyleyse, bir kez daha bakmalı değil miyiz kendimize?
Şu andaki varlığımız bizi biz etmeye yetiyor mu sence?
Olduğumuzdan fazlası olmaya niyetli değil miyiz?
Yetiyor muyuz kendimizi kendimiz eylemeye?
Ayaklarımız varıyor mu fıtratımızın zirvelerine?
Elimiz yetişebilir mi kalbimizin derinliklerine?
Ne kadar âşinayız varlığımızın gizli köşelerine?
Uzanabiliyor muyuz ruhumuzun labirentlerine?
Dokunabiliyor muyuz hatıralarımızın kuytu köşelerine?
Koparabiliyor muyuz duygularımızın acı tatlı meyvelerini?
Ne kadar sarkabiliyoruz lâtifelerimizin derin kuyularına?
Kimiz biz? Neyiz? Neredeyiz?
Kim bilir; belki de kendimizi kendimizden ayıran bir dağız. Ferhad olup Şirin olan yanımızı arıyoruz. Dağın öbür tarafında bırakıyoruz kendimizi; hep bu yamaçta kalıp kazıyoruz kazıyoruz.
Kim bilir, belki de kendi kendimizi kesen bir bıçağız. İsmail olup kendimizi kurban ediyoruz; hep eksiltiyoruz kendimizi, hep kesiyoruz kendimizden.
Kim bilir kendimizi kendimize haram eyleyen bir günahız. Züleyha olup Yusuf olan yanımızı kandırıyoruz, Yusuf olan kalbimizi zindana sürüyoruz.
Kim.bilir; kendimizi kendimizden ayıran bir çölüz. Mecnun olup Leylâ olan yanımızı yalnız yapayalnız bırakıyoruz. Kim bilir kendi kendimizi ağlatan kocaman bir yarayız. Kerem olup aslımızı arıyoruz; bulamıyoruz.
Suların sızısından habersiz yaşıyoruz. Suların sızılarını bile fark edebilecekken, kendi sızılarımıza körleşiyoruz. Kendimizi de fark etmez hale geliyoruz. Kendimizi kendimizde yitiriyoruz. Kendi ellerimizi kendi ellerimizden çekiyoruz.
Göz göze gelemiyoruz kendimizle. Yüzleşemiyoruz.
Kendi kendimizi sokağa atıyoruz.
Kendimizi kendimizden sürgün ediyoruz.
Kendimize kendimizi çok görüyoruz.
Oysa insan olduğundan fazlasıdır her zaman.
Ama bilmiyoruz. Ama bilmediğimizi de bilmiyoruz.
Sızısız yaşıyoruz. Issız yaşıyoruz.
///
Senai DEMİRCİ

25 Aralık 2012 Salı

91 // ke

do you mind in a mind.,
bugüne indi., bin mesih hem okusun, hem yazsın, küçük küçük yazsın., 
muhammede daha seçkin davrandı., sadece oku dedi.,
onu muhammed okudu, bu yönden saygı duyan var mı., gayet king major bir durum., do you mind in a mind., 
muhammed Onu gördü, bunu çok az insan biliyor aslında, gördüğünü idrak eden mesihler., 
gizi ve kutu.,., 
bildim ol'du, bildim gül'dü, bildim karanlık oldu, bildim ışık oldu.,.,

İman // ke

Dini İnancı: Impossibility / Siyasi Görüşü: Possibility

kendime inanarak bağlanacağım öyle kurallar koymalıyım ki beni özgürleştirsin., 
is it possible or impossible., doesnt it doesnt matter.,.,

Gz // ke

gözle yıldıza ve atoma bakabiliyoruz.,

birbirimizin gözünün içine bakabiliyoruz.,.,

.)(. .))

24 Aralık 2012 Pazartesi

İm // Köksal Erdenoğlu



(Oruç Hoca'ya yazdığım mektuptan alıntıdır)
...
YAŞAM (ki)’den,
Yaşamın, en temelde, bağımsız, kendine yeterli olmaya çalışmanın süreci olacak — doğumda, tam bağımlıydın; sonda, ölümde ise, —başarabilirsen— tam bağımsız olabileceksin. Ama, ikisinin (doğum ile ölümün) arasında, hep bir gelişme olacak yaşamın: bir ‘ilerleme’ değil; şu ya da bu yönde, bir gelişme… Kendine yeterli olma, bağımsız olma yönünde ise, gelişmen, hep, başka kişilerle kurduğun ilişkilerin içinden geçerek yürüdüğün bir yol olacak. Bağımsızlığın, bağımlılıklardan geçecek. Yaşamını, ancak bağımlılıkların içinde bağımsız kılabilirsin — ki, yaşamı özgürleştirmen, onu, sürekli, bir yerlere bağlayıp, sonra, o yerlerden koparabilmen olsun. Yaşam, kopmadan kurtulamaz — ama bağlanmadan da kopamaz. Yaşamında kurtuluş, hep, bağlanıp —kendini bağlayıp— sonra, hep, bağlarını koparman olacak…
De Ki İşte / Oruç Aruoba

Son dize de Ustanın Ustasının girişe yerleştirdiği bir alıntıdan, ben sona koyuyorum:

—simgenin karanlık anlamıyla yüklüydü o, gecede eğleşen, düşlerde eğleşen herkes gibi de tehlikeli. Düşleri, her biri bir simge olan kişiler, hayvanlar, bitkiler, nesneler şeneltir. Her biri güçlüdür bunların; bunları üreten kişi, kendini simgenin yerine koyduğunda da, bu gizemli güçten yararlanır. İmin gücü, düşün gücüdür…… 
Jean Genet (Miracle de “la Rose’) / Gece / Bilge Karasu

İşaret bir ilimse, iz, im, alamet, nişan, tuğra, mühür diye gider; üzerinde düşününce aklıma bu geldi... derecelendirme bir düşün gücü değil midir? 

...



7.


Benim sihirlerim mi, hayır, benim kadınlarımdaki ters anlatım sızacak o zaman; ne ise ne olsun şimdilik; ilgimi çekti de; siz 48 doğumlusunuz, ben 72; bunu 24’e bölünce; 2’ye 1 bir oran var… Kendimi ilintilendirdiğimde bugünü imliyor olabilir. Bir ustanın ve bir kalfanın halini;
24 Altın demek… Bu ya sessizliktir; ya da az söz; bu söz öyle olmalı ki çoğa delalet etsin…


(…)
6.522 Dilegetirilemeyen vardır gene de. Bu kendisini gösterir, gizemli olandır o.
(…)
6.54 Benim tümcelerim şu yolla açımlayıcıdırlar ki, beni anlayan, sonunda bunların saçma olduklarını görür -onlarla-onlara tırmanarak- onların üstüne çıktığında. (Sanki üstüne tırmandıktan sonra merdiveni devirip yıkması gerekir.)
Bu tümceleri aşması gerekir, o zaman dünyayı doğru görür.
7. Üzerinde konuşulamayan konusunda susmalı.

Tractacus / Wittgenstein / Çev. Oruç Aruoba

Bu bir ufuk benim için, ben ise –şu zamanda- konuşulması gereken yerde konuşmalıyım, son tümceden felsefenin ya da düşünüşün, düşünmenin alanını çıkarsadım kendimce:

Ancak üzerinde konuşulamayan konusunda susmalı.

Kendini genişletmeye meyil eden bu mektupta haddimi aştıysam masumane bir haylazlık olarak mazur görünüz lütfen;
ve sonlandırırken bir mum yakıp, bir çaput bağlayayım gözlerimi kapatarak o sihirli ağaca; tekrar görüşmek dileğiyle…

En içten sevgi ve saygılarımla,

Köksal Erdenoğlu




Ankara
24 Aralık 2012