31 Ocak 2013 Perşembe

Arzu // Gilles Deleuze / Felix Guattari

...
Devrimciler, sanatçılar ve kahinler, nesnel sadece nesnel olmaktan hoşnutturlar; arzunun üretken gücüyle yaşamı kucakladığını ve onu daha yoğun bir tarzda yeniden ürettiğini bilirler, çünkü onun çok az şeye ihtiyacı vardır. Ve bunu söylemenin çok kolay olduğuna ya da bunun kitaplarda bulunabilecek bir fikir olduğuna inananlara yazık…           
                                                                        

Türev // ke

1. Che sara sara (olacak olacaktır).
2. Olacak oldu (yine basit önerme).
3. Olacak oldu olacak (türevi).

Higher // ke

Bir uçurum gören, bir zirve de görüyordur. 

Şey // ke



el-ilah: sen zamana bir ip gibi gerilisin, benim avucumda ise zaman eğilip bükülüyor..

Moi // ka

(fr)
moi: /mua/, beni, bana; ben.
â moi: imdat!

(.(.(

30 Ocak 2013 Çarşamba

Adını Unutan Adam // Mehmet Eroğlu

''Biz... Biz size komik ve anlamsız gelse de dünyaya aşıktık. Biz insanın bir varlıktan öte, soyut kavramlara karşı özel sorumluluğu olan bir varlık olduğuna inanıyorduk. Boğazıma yükselen içki tadını bastırıyorum. Eğer insansanız, bazı şeylere aşık olmak zorundasınız. Mesela gülmeye, mesela güneşe, mesela amcamın nedensiz özverisine, mesela marul gibi ekili şeylere... Anlayacağınız aşık olmak için çok neden vardı ve bizler de iyi birer aşıktık.''

Mehmet Eroğlu - Adını Unutan Adam

Heart Award // Soykan Özyurt


29 Ocak 2013 Salı

Harflerin Dili // Son Çalgıcı

“İnsan bedeni ile değil, evreni ile sınırlıdır’’,,,
,,,

Şiir bir yoksunluğun doğurduğu tatlı sesler yığını değil, bolluğun yarattığı düzendir. Bunu söylemekle felsefedir demek istemiyoruz. Felsefe değildir, yalnız bomboş bir ses de değildir.
O, kişinin evreninde yaşayan, ozandan başka kimsenin görüp anlatamadığı gerçeklerin, belli ölçüler içinde ortaya konması, dilin sınırsızlığında açıklanmasıdır. Doğanın söz ölçüleri içinde, yaratma ilmikleriyle örülmesidir. Daha doğrusu şiir, ozanın dilin başarı yeteneklerini kendi yaratıcılığı ölçüsünde genişletmesi, düşüncenin kesin çizgilerini aşarak varlık’ı uzayın dar boyutlarından öteye aşırmasıdır.
Şiir usun da sınırlarını aşan; belli, sayılı ölçeklere bağlanan düşünme gücünü geride bırakan bir atılma, bir sonsuzca yayılmadır. Onun, kişinin bir yönünü alışılagelinen sınırlı bütünlük dışında vermesi bu yetenekleri yüzündendir. Bu bakımdan filozofun düşündüğünü ozan yaşar, ozanın yaşadığını filozof derin derin düşünür. Filozof düşünerek düzene varan bir ozan, ozansa yaşayarak düzeni aşan bir filozoftur. Bu, ozan yaşar da filozof yaşamaz mı soyundan bir soruyu gerekli kılmaz. Anlam vermesini, değerlendirmesini bilen bir baş için şiirle felsefenin işlediği öz değil, ancak oya ayrıdır; bu oya da yaratıcının tutumundan, kişiliğini belirleyen davranış ölçülerinden doğan varlık’ı açıklama, tanıtma ayrımıdır.
Filozof dille en güzel, en ölçülü düşünen, en yerinde düzeni koyan, ozansa bu dille en iyi konuşan, en güzel söyleyen bir yaratıcıdır.
 
,,,

Can’ın blogu:
http://www.felsefehayat.net/
,,,


“hayat yüreğini okuyacak bir şarkıcı bulamazsa, 
aklını okuyacak bir filozof yaratır”
halil cibran—

İmkân // Dante Alighieri

” gürültü, patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. ama kimseye teslim olma. telaşsız, açık ve seçik konuş. başkalarına da kulak ver. aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin bir hikayesi vardır. yalnız planların değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. ne kadar küçük olursa olsun işinle ilgilen; hayattaki dayanağın odur. olduğun gibi görün. sevmediğin zaman sever gibi yapma. aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasında çimenli bir yerdir. yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. ara sıra isyana yönelecek gibi olsan bile hatırla ki, kainatı yargılamak imkansızdır. onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol. görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de güzeldir. “

Dante Alighieri

Yas Günlüğü // Roland Barthes

Sinirlilik hali. Yok hayır, yas (depresyon) hastalıktan çok farklı bir şey. Neyimin geçmesi isteniyor ki? Neyi bulmak için, hangi durumu? Hangi yaşamı? 
İş, çalışma varsa eğer, yaratılacak olan yavan bir varlık değil ama manevi bir varlıktır, değerin öznesidir - bütünleşmenin değil.

Yas Günlüğü - Roland Barthes

Yüzler // Halil Cibran

Binlerce türlü anlatımı olan derin yüzler gördüm,
Kayaya yapışıp kalmış, tek anlamlı, tekdüze yüzleri de…


Parlaklığı içinde renkli güzellikler ışıyan yüzler gördüm,
Parlak görüntülerin içinde saklanan iğrenç yüzleri de…


Yüzeyine her şeyin işlendiği yalın, taze yüzler gördüm,
Kırışıklarla dolu, ama içi boş, anlamsız yüzleri de…


İyi tanırım bütün yüzleri bu yüzden, çok iyi anlarım;
Çünkü kendi gözümün doğal dokusundan bakarım onlara,
Görürüm aradıkça, ardında sakladıkları gerçeklikleri de…


Halil CİBRAN

28 Ocak 2013 Pazartesi

Söğüt Ağacı Dikmek İstemeyen Adam // Alicia Stallings

Söğüt Ağacı Dikmek İstemeyen Adam

Söğüt pasaklı ağacın tekidir. Gözlerine girmiş saçları,
Zırlar durur, şarabı fazla kaçırmış kadın misali
Aşksız kalınca. Çimleri kirletir yaprakları,
Filtresine kadar içilmiş pişmanlık izmaritleri gibi.

Çalıştığı vaki değildir söğüdün. Sarhoş gibi susayıp,
Dalar kökleriyle bir kanalizyon borusuna.
Gurur onda ne gezer! Doymak nedir bilmez ki kedere.
Hafif bir rüzgar eser, seninki hıçkırıklarla sarsılır.

Söğüt berduşun tekidir, peşinden ha babam temizlik lazım.
Bir yudum içki için saldırır her kanala.
Titrektir parmakları ama melun kırbaçlar yapar.
Özür de diler dilemesine ama ancak fısıltıyla. 


// Alicia Stallings  

(Çev. Özgür Çavuşoğlu)) 
(Sözcükler Ocak-Şubat 2013))

Tuhaf Duygu // Ahmet Oktay

Tuhaf Duygu

Dolaşıyorum ne zamandır
kalbimde bir gül kesiği;

ıslak bir tülbent koy göğsüme
emsin büyüyen o siyah lekeyi;

çoktan döndüm gittiğim gurbetlerden
yine de
içimde kanayan bir sılanın sesi.

Ahmet Oktay

Antonio Gramsci // Ahmet Ada


 
 
Antonio Gramsci


çiçekleri nereye koyayım? Gramsci için
bunlar. içerde değil dışarıdadır yüreği. deniz
kıyısında bir buluta bağlamaktadır ağacı.
göz kapaklarını kapattığında
söylüyordur taşa
her şeyin göründüğü gibi olmadığını


zamanın
ve tozun berisinde testiler doluyor
acı çekenlerin ruhlarına. yanmaktadır
alnı. çiçekleri nereye koyayım?
gölge bir yer olsun, solmasınlar.
aydınlıktır alnı. kuşların uçtuğu,
kâğıtların kaydığı bir masası bile olmadı.
soyluların icadı cezaevinde
dışarıdadır yüreği ve kabuk
bağlamaktadır göğe ağan söz’ü.

çiçekleri nereye koyayım?
dağılsın ölüm havası


Ahmet Ada

Güngörmüş Bir Kalple // Ahmet Ada

sokağın soluk almadığını kuşlardan
şaşırarak öğreniyorum berrak bir gün
bir kırlangıç sürüsü ki
gölgeleri düşüyor akşamın alacasına

hayır, sokağı değil sonsuzluğu geçiyorum
güngörmüş bir kalple
farkında değil ne kuşlar
ne de sokağın yaşlı ağaçları

tenimde varoluş ürperişleri
yakamdan giren rüzgâr serinliği
soğutuyor terimi uzaklaşırken
yaşlı ağaçlar kuş gölgeleri

ahşap evlerden sessizliğe geçiyorum
bakır bir ay doğuyor
tek tük ve tenha yıldızlar
sızıyor yavaş yavaş ruhuma


Ahmet Ada

Hikaye /// Edip Cansever

Otursak bir akşam üzeri sen bana hiç bilmediğim bir hikaye anlatsan.
Bildiğim bir hikaye de anlatsan
ben bilmezden gelirim, söz!"

Edip Cansever

Gerçekte // Hestia

Hayatımda biri daha ölmüştü... Gerçekte yaşama gözlerini kapatanlardan daha fazla ölmüştü... Şimdi unuttum diyemem... Öyle demek bile hatırlamaktır değil mi? O yüzden kendimi kandırmıyorum... Bana yapılan şeyleri unutamam ben. Keşke unutsam, unutulabilseler... Bu onlar için bir şeref olurdu.

...

Sadece sen, O olunca... // Hestia

O konuşuyor ama sanki O sen... Sen, O... Hep bir yerde birleşiyor. Senin yerine değil, senin dilinden konuşuyor... Senin duygularından serpiyor. Ne düşündüğünün altını çiziyor... Ne düşündüğü gizli kalıyor. Soğumuş kelimelerin içine adını parça parça atıyor kelimelerini ısıtıyor... Seni yakıyor. Sen onu yazarken, o seni yazıyor. Bir resim oluşuyor, resmin içinde güneş doğuyor, içinde kalp atıyor... Ses geliyor o resimden. Gözlerini kapatınca görebileceğin şeylerden birisi... Gözlerini kapatınca duyacağın şeylerden birisi... Sadece sen, O olunca... Sadece O, sen olunca duyabileceğin görebileceğin bir şey...

...

Dün Gece Gibi // Hestia

Düşüncelerim son ses açık kalmış, biraz kıstım. Mırıldandım... Sonra seninle paylaşamayınca... İçin için yazdım. Sildim, yazdım. Kalemin diğer sayfaya çıkardığı izlerden cümleler çaldım. Şimdi yırtık bir sayfanın karaladığım satırlarındayım. Senin satırlarını yüz kez okumuş olabilir miyim? Daha fazla belki de...
El de ne var dersin?
Aşktan öteye geçtim.
Elde bir şey yok. Olabilir yani... Elde ben mi varım?
Kendimden dışarı çıktım.
Bir başkasının yerini almadım... Kendimden dışarıda kendime baktım.
Yüzüme, gözüme, ellerime, ayaklarıma...
Düşüncelerim görünmüyor... Hiçbir izi yok gözlerimde, ellerimde, bedenimde... Düşüncelerimin sesini açmıştım, sabaha kadar dinledim kendimi...
Yine de dinmedim...

...

Dün gece gibi...

Aşk // Fişargo (Çokluk Düşmanı))

Aşk inadına, aşk devrimdir
mağlup, galip ve nikbindir
her sabah, her gece
mücadeledir
Aşk bir molotof kokteyli
bazen elde kalem misali
daim doğrudan eylemdir
pasif direniştir
Aşk İstanbul’da bir sokak
Berlin’de bir squad
b1r, i2i, 3ç bazen binlerdir
Aşk örgütlenmektir
Aşk meydandır, aşk aleni
maskesiz yürümektir
kırılmış bir tüfektir
müşterektir
Aşk bir kadim punk tutumu
karakızıl bayrak oldu
mor, yeşil ve pembedir
rengarenktir
Aşk Ankara’da bir meydan
Atina’da yanan çam
alevler içindedir
Aşk diyalektiktir..




Aşk gerçekleşmektir.

Mülksüzler /// Ursula K. Le Guin

Bu karabasan caddesinin en garip yanı da satılık milyonlarca şeyin hiçbirinin orada yapılmıyor olmasıydı. Orada yalnızca satılıyorlardı. İşlikler, oymacılar, boyacılar, tasarımcılar, makineciler neredeydi, eller neredeydi, yapan insanlar? Gözden uzak, başka bir yerde. Duvarlar arkasında.
Dükkanlardaki herkes ya alıcı, ya satıcıydı. Nesnelerle sahip olmak dışında bir ilişkileri yoktu.

Ursula K. Le Guin / Mülksüzler

Gerçek Kaybeden /// Jan Ender CAN

gerçek kaybeden,
kaybettiğinin bilincinde olamayacak kadar
ağır kaybedendir
bunu hiçbir zaman ifade edemeyecek kadar
dilsiz kalandır
... kayıtdışıdır, ağıt dışıdır
hatta gözyaşı dökebilmenin bile dışındadır
gelip durduğu
ya da başkaları tarafından getirilip bırakıldığı
o hissiz noktadan baktığında
sizin dişlerinizi fırçaladığınızda duyduğunuz rahatlıkla
onun kafasına bir kurşun sıkması arasındaki
korkunç fark sadece sıfırdır

Jan Ender CAN

27 Ocak 2013 Pazar

Tanrı 12 // ke

bir kadın varoluyor., ve tanrı var oluyor., 
bir kadın yok oluyor., ve tanrı yok oluyor.,
ne saçma., 
tanrı ya vardır., ya yoktur.,.,

ke

Muhabbet // 42



-Mevlana: Şeytan şey midir şer midir?
-Şemsi Tebrizi: Şeytan aşktan yana bahtsızdır o kadar..

Ok ve Yay // ke



ok ve yayı
fizik kutsadı.,
ve fiziğin kutsadığı her şeyi metafizik kutsar.,.,


hedefi vuran ok değil, gözler., 
 ok saplanır., ok budur.,.,

Bana Yazık // Godard



Babamın babasının büyükbabası bir şeyin olmasını istediği zaman ormandaki gizli yere gider, kurumuş dallardan bir ateş yakar ve dua edermiş. İsteği gerçekleşirmiş. Babamın babasının babası bir şeyin olmasını istediği zaman ormandaki gizli yere gider, kurumuş dallardan bir ateş yakar fakat bilmediği ya da hatırlamadığı için dua etmezmiş. Bu kadarı yetmeli dermiş ve yetermiş. İstediği olurmuş.

Babamın babası o şeyin olmasını istediğinde ormandaki o gizli yere gitmiş fakat ne ateş yakmış ne de dua etmiş. Bu kadarı yetmeli demiş ve yetmiş. İstediği olmuş.

Babam o şeyin olmasını istediğinde sadece ormandaki o gizli yeri düşünmüş. Bu kadarı yetmiş ve istediği olmuş.

Ben o şeyin olmasını istediğimde ne ateş yakmayı ne dua etmeyi ne de ormandaki o gizli yeri biliyordum. Sadece bu hikâyeyi anlatmanın yeteceğini düşündüm. Yetmeli.

Jean-Luc Godard “Helas Pour Moi / Bana Yazık” filminden alıntı…

Alev // Lale Müldür

“alev ne kadar büyük olursa
o kadar iyi
alev ne kadar büyük olursa
o kadar iyi
en azından düş kırıklığına
uğramazsın asla”


Lale Müldür

Nitimur in Vetitum // F. Nietzshe





nitimur in vetitum (*)






“En üst derecede zararlı ve tehlikeli olsa bile bir şey hakikat olabilir; varolmanın temel doğasının bir parçası olabilir, onu anlamak bizim kendi yıkımımıza neden olacaktır. O zaman bir insanın tininin gücü ne kadar “hakikate” dayanabileceği, ya da daha açık bir ifadeyle, ne dereceye kadar onu sulandırması, gizlemesi, tatlandırması, sessizleştirmesi, çarpıtması gerektiğiyle ölçülecektir.”                               

Nietzsche Beyond The Good and Evil

(*) Yasak olan için çabalıyoruz.

88 // XX


Tanrı Olsam // Cesar Mendoza


Ben Tanrı olsam  
Düşünce gücüyle herkesin  
İstediği karakter olmasını sağlardım  
Dünya bir şiirin Yaratım sürecine dönüşürdü böylece

Ben Tanrı olsam intihar ederdim  
İnsanlarla birlikte  
Acı çekmeyi öğrenemediğim için

Cesar Mendoza

25 Ocak 2013 Cuma

İzmir // Dario Moreno

"İnsanın kendi vatanı gibisi var mı? Dünyanın neresine gidersem gideyim, İzmir'in özlemi yüreğimden çıkmıyor. Nasıl derler; doğduğum yerde değil doyduğum yerde düşüncesi artık benim için geçerli değil. Ben İzmirliyim... Malum, ruhun açlığı midenin açlığından daha ağır basıyor. Hisseden bilir, yaşayan bilir." 

Dario Moreno

Cezm // Özlem Sena

Esneyen mağaranın sekizinci kişisi oluyorum, ölümüne uyuyorum, taze kalıyorum ömrüne. Genç kalıyorum dününe. İçimde birikenler sürülünce dilime, geç kalış anlam buluyor kendine. Korkuyorum ben omzumdaki yükü bırakmaya. Ki kim önce bırakırsa yenik sayılır buralarda. Şeddeli endişeleri ekliyorum sırtıma, anlayışsız hayatların anlamlı cümlesi olarak kalıyorum satır başında. Yazdıkça yaklaşan sona, sona yaklaşmak için yazan sonra...
Uçsuzluğun en bucaksız köşesinde bu bir b-aşka kıyam-et.

--
Şedde: Üzerinde bulunduğu harfi iki kere okutan işaret.
Cezm: Sesi keserek harfin duraklı okunmasını sağlayan, diğer bir deyişle önceki harfe bağlayan işaret.

Biryada // ke

akanda zahir sihir...

sesi de olur akanın; 
sessizliği ses gibi de olur.
ışıltısı da
olur;
dalga gibi olan, 
tane gibi de olur akanda.,

nasıl olur olan olur akanda.,.,

20 Ocak 2013 Pazar

Ruhun Zamanı // Birsen Ferahlı

'Hız! Aynılaşma ! Görünür olma. Her an herşeye ulaşmak. Her an herkesin ulaşabileceği konumda kalmak. 'Olay' yaratmak ya da mutlaka bir 'olay'ın parçası olmak. Mantık kurallarına göre karşıt değerleri -herhangi bir tutarlılık kaygısı gözetmeden - aynı anda savunmak. Temel referansları geçersiz kılıp, yerine yeni bir değer koymamak. Akıp geçmek, kök salmamak. Diğer insanlar tarafından fark edilmek için yanıp tutuşan bir ''bireysellik'' peşinde koşmak. Teknolojik olanakların sunduğu donanımı öz donanımı sanmak ve öyle olmadığı gerçeği ile yüzleşmemek için yatakta bile, helada bile tuşlu cihazlardan ayrılmamak.

Bu, yeni insandır. Eskisinden iyi ya da kötü değil, yalnızca yeni.''

Birsen Ferahlı
(Dünyanın Öyküsü Dergisindeki 'Ruhun Zamanı' yazısından.)

Öpücük Köpüğü // Hüseyin Korkmaz


ÖPÜCÜK KÖPÜĞÜ


turkuvaz mavisi bakarız sahiplenirken aşk-
dalgaya susan ilk öpücük köpüğünü…


çıldırmış sular uzanır bana sonra
ellerimden tutar ay, beni götürür ovaya!



buğday sarısı bakarım esmer yalnızlığa-
son öpücük köpüğünü taşıdım sahipsiz ırmağa...


幸 /// larka

of., 
kalbime sordum., neden böyle buyurgansın.,
""sağlığını sana veren benim., akıl kuyunun dibi benim.,
defectus.,
""affectus.,
uf., kalbime sordum., 
neden bu kadar buyurgansın.,

18 Ocak 2013 Cuma

giZa // ke






dün gece yatakta uzanırken bilgisayar açıktı ve bloga tıklamış, uzanmıştım; adına dikkat ettim; gülün adını 81'e iliştirmiştim, çünkü bir gün onu ve seni düşünürken gülün adına bakıyormuşum umberto eco'nun, kütüphanemde; oradan tatlı bağlanmıştı; bu ada öyle baktım; 8 12 1; blogdaki sayıları tek tek görmüyorum; incelik burada; sağdaki sayıyı sonra gördüm; bum! kalpten önemsediğim şeylerde oluyor böyle bana; sık sık;
uf ve of ve hatta istisnaen üf denebilir.,., 
iyi olmaya çalışıyorum; hastanın iyisi değil, kötünün tersi olandan., 
bu feci tesadüfler de iyi hissettiriyor., 
güzel değil mi..

Leyla'nın Evi /// Zülfü Livaneli

"İnsanlar yaşlanıyordu, bunun ayrıcalığı yoktu ama yaşlanan insanların bir kısmı olgunlaşmış olarak, bir kısmı ise olgunlaşmadan ölüyordu. Bunun püf noktası ise bir insanın "Nasıl görünüyorum?" sorusundan, "Nasıl görüyorum?" aşamasına geçmesiydi."

Leyla'nın Evi /// Zülfü Livaneli
...

dont worry be happy :)) part 2 // ke

play mean.,

meanwhile.,

meaning.,

moaning
no moaning.,.,

good morning.,.,

:) (:(:

17 Ocak 2013 Perşembe

Mele // ke

başa geldik., öğrenmek gerek., öğrenmemiz gerek., 

kitaplar rafinedir., çiçekler mucize.,.,.,
ten masaldır ve tebessüm sonsuzluktur.,.,

ses renktir ve renk kördür; gece kör olur., ses, gece ses olur.,.,

el desen iz olur.,
bulut desen sis olur.,.,
– -
olur bu., bu olur.,


– -

http://feelozof.wordpress.com/
 

Sürü // Ahmet Aslan



SÜRÜ

Kopup dağılan bir tespih merada
toplayan bilir toplayan bilir.
Dizilir kendiliğinden köye doğru tane tane
başa geçince imame
çeken bilir
çeken bilir.


Ahmet Aslan

16 Ocak 2013 Çarşamba

Artist // ke

cinsiyeti ikiz tepelerle anılan adem evladının biri damarıma basıyor sessizliğiyle.. artiste çevirecek beni; bak.,., bing tarafından çevrildim bile.,
başı art., daha şapka takmadım.,
bir de o var.,
sanat sanat için oluyor da., sen benim olmuyorsun.,
bir de bu var.,
bu ondan büyük., canı ve ruhu varsa eğer.,
andaysa eğer., an+andaysa eğer.,
zamanda da art daha uzun salınır.,
demek ki sanat geniş.,
open-up: kalp derin ve yüksek.,
içimdeki devi uyandırırsam masal icabı güliver cüceler ülkesinde.,
gibi olacak., sanat gibi olacak.,
senin içindeki devi de uyandırmalıyım.,
diyorum ki.,
hatta yedi cüce daha uyandıralım., mı.,
cücelere tanrıyız deriz., dermiyiz.,
final cut; uff bunu biliyorum da yazıyorum; demeyiz.
insanlar tanrıdan bir devden korktuklarından çok daha fazla korkuyorlar., zaten onlara dev bile demeyelim.,
bu bir masal deriz., bir olur., bir biter., :)


ke

Ada // Goethe



Kişi kendini bir amaca adadığında, Evren onunla iş birliği yapar. Başka türlü asla oluşmayacak güçler ortaya çıkarak kişiye yardım eder. Kişinin verdiği karar sonucunda kendini destekleyen bir olaylar zinciri gerçekleşir; Aklının ucundan bile geçmeyecek her türlü beklenmedik olay ve yardımla karşılaşır. 

Goethe

Nar // Sis



Nar – Sis

Nar... Yerinde olsam tam ortamdan çatlardım.
Her zerren kalptir senin, bunu kabuğuna anlatamazsın.
Bak şu ömür bize bir şey öğretecekti: Taşın sertliğine kuşun tüyünü.
Taş şimdi aynı taş. Tüyse kanattan ayrıldığında da uçtuğuna şükrediyor.
Taşın sertliğine kuşun tüyü Anekta, olsa olsa bir rüyada öğretilir.
Nar... Ağzıma dökülmediğinden zerren, seni hep kabuk bilecek dilim.
Nar... Yerinde olsam tam ortamdan çatlardım.

(Ay; sf.222))