23 Nisan 2013 Salı

Ölüler Kitabı // Nekronomikon

ve Zamandan önce Tanrıların doğaları, ve özleri, ve çizgilerin sayıları kutsaldı, ve kelimeler kutsaldı...

bu kelimelere kulak verin ve hatırlayın! çünkü hatırlamak en önemli ve en etkili büyüdür, geçmişi hatırlayabilen olmak ve gelecek olan şeyleri hatırlayabilen olmak aynıdır.. ve bu yazıyı hazır olmayana göstermeyin, çılgınlık yaratır, insanda ve hayvanda...." 


Nekronomikon / Ölüler Kitabı


Bugün devrim hatırlamaktır.,
Kut'u hatırlamaktır.,.,



21 Nisan 2013 Pazar

Nihai Anlam // Erdoğan Kul

"Anlam"ın kendisi yok ki "anlamlılık/anlamsızlık" olsun. Anlam, olmuş bitmiş (olup bitebilen) bir şey değil; sürekli var kılınmaya çalışılan bir tür 'girişim' hedefi. Anlam, sonsuz sonraya bırakılışıyla olanaklı ve biz bunu yapabildiğimiz için anlaşabiliyoruz.

Erdoğan Kul

Statü Endişesi // Alain de Botton

Alçak statü sahibi olmanın maddi cezası yoksulluksa eğer, snopça bir dünyanın cezası da önem simgelerine sahip olmak için kıvranıp dururken hisettiğimiz o aşağılık duygusu ve uzaklara dalıp giden bakışlarımız olacaktır..

Alain de Botton - Statü Endişesi

Siyahlı Kadın // Mehmet Bardakçı

Siyahlı Kadın

kadife kırmızısı dudaklarından mıdır
bal renkli gözlerinden mi bilmem
susuzluğumu anımsarım birden

davetkar bakışlarının huzmesi
gölgeler bu düşünsel yetimi
benden başka herşey olurum

bir meltem savurur eteklerini
saçlarının kokusu karışır usuma
taş keserim, sana el basayım ki

endamından dişilik akar yürürken
bin bebeğe beşik gibi salınımın
baharlar uyanır olmadık zamanlarda

önümden on saniyede geçen siyahlı kadın
nefessizim doksan B dekoltenden
niye değiştirirsin iklimlerini arsız bedenimin?

Mehmet Bardakçı

17 Nisan 2013 Çarşamba

Evden Uzakta // Pınar Selek

Evden Uzakta // Pınar Selek
...
...
Özgürlük, insanın dışında bir ideal, sığınılacak bir liman değildir. Şimdinin gerçekliğini değiştirme gücüdür. Armağan olarak alınmaz; yaratılır, doğrulur, büyütülür, sulanır. Yaşadığımız bu şiddet kasırgasında, özgürlüğün izini, sürekli ve sorumlulukla sürmek gerekir. Kendi şiddet deneyimlerimiz önemli bir çıkış noktası olabilir. Öncelikle kendi mağduriyetlerimizi görmeliyiz. Kendi deneyimimizden yola çıkarak, tüm egemenlik ilişkileri içinde mağdur olan toplumsal gruplarla bağ kurar, uğradığımız şiddeti, bunun etkilerini unutmadan ama buna sıkışmadan gündemimizi geliştirirsek kendi var oluşumuzu yaratabiliriz.

Bunun için, öteki olmanın avantajlarını terk ederek ama kendi deneyimlerimizi unutmadan yüzümüzü başkalarına dönelim. Bakmak ve dinlemek için. Emek harcamak ve şiddetin izlerini birlikte aşmak için. Sahici dayanışma örnekleri yaratmak için. Ötekilerle kurulan hakiki diyaloglar çatışmayı, kendini sorgulamayı, eleştiri ve özeleştiriyi, dönüşmeyi ve dönüştürmeyi sağlar.
Kendi deneyimini ötekinin deneyimleriyle birlikte yeniden düşünmek, geleceği kurmak açısından güç yaratır.
Bu gücü hissetmek çok güzel ve tüm sıkıntılara değer gerçekten…

Pınar Selek



(((Evden Uzakta / Pınar Selek çok yakında sıkı bir dağıtımla kaos çocuk parkı kolektifi eliyle dağıtılacak; esere kolektifi temsilen biçim olarak  kolektifin ilgi ve sorumluluk yazısıdır;
ve dahası bu aktif eyleme katılan (bu bilgilerin paylaşılması müthiş bir eylem)), "genişletme çağrısı" yapan bir yazıdır özde:: 

(((Lütfen Özenli ve Sorumlu Okuyun; Mümkünse Paylaşın)

.,.,




Bu çalışma Kaos Çocuk Parkı Kolektifi için bir prestij eseri olmanın çok daha ötesinde anlamlar taşıyor.

Bu çalışma pek çoğumuzun zihninde kalıplaşmış duygu ve düşüncelerde Kaos yaratacak. Eseri okuduktan sonra bu Kaos'un yeni ve hakiki sorular ve yanıtlarla temasımız için, kendi gerçekliğimizi aktif bir şekilde dönüştürmemiz için elzem olduğunu göreceksiniz. 

Üstelik bu ütopik bir gelecek meselesi değil; yine pek çoğumuzun muhatap olduğu tahakküm ve iktidar ilişkileriyle somut olarak ilgili; dahası bu kolektifin de omurgası olan Özgürlük Arayışı ile ilgili ve artık erteleyemeyeceğimiz bir güncelliğe sahip.

Çalışmayı okuyan pek çok kişiyi çok şaşırtacak bu çalışma, çünkü Pınar'ın yaşadığı zorlu ve katlanılmaz bir haksızlık içeren hukuki mücadelesi sadece bir ayrıntı; bu duruma rağmen bir mağdur ve bir kurbanla değil, tam da bu kendini yeniden ürettiren pasif zihniyeti pek çok şekilde hisseden, gözlemleyen ve handikaplarını ileten, insancıl bir çabayla müthiş deneyimler kazanıp, Özgürlük için dönüşen, dönüştüren aktif bir tavır sergileyen Politik bir Özneyle karşılaşacak okuyanlar.

(Bu çalışmanın özel bir mahiyette olabildiğince çok insana ulaşması için, hiyerarşik değil yatay kanallarla temasını kurmak, genişletmek için kolektifin tüm imkanlarını harekete geçirmesi bu Politik Eyleme hem anlam katacak hem de tamamlayacaktır.)

Eserin artık tıkanmış iktidar mekanizmaları karşısında Feminizm'e ve Antimilitarizm’e özellikle değindiğini ve görünürde atomize bireysel sıkıntılarımızın hiç de göründüğü gibi olmadığını; 
bunun kolektif meselemiz olduğunun sorumlu bir Sosyoloğun ağzından büyük bir titizlikle derlendiğinin altını çizmek istiyorum.

Bu çalışmayı da Pınar Selek, kendini araştıran olarak araştırılandan ayrıştırarak değil, son 30 yılın etik sorgulamalarından sonra çok başka bir yaklaşımla, diyalog kurarak, temas ederek, dokunarak, katılarak, etkilenip, etkileyerek, deneyimlerden, hatalardan öğrenerek hazırlamış..

82 sayfayı bir oturuşta okudum ve gözlerim bir başka doldu. Bazı kısıtlardan dolayı kolektif bazı konularda bir ağırlığı olan bireysel insiyatif almaya sıkışmıştı. Bu çalışmayla ilgilenilmesi, değerlendirilmesi, ve paylaşmak dahil sorumluluğunun alınması kolektifin bu kısıtını aşması için de çok elzem.. 

Lütfen yatay temas kanalları kurabilecek arkadaşlar kolektif koordinatörleriyle temasa geçsin. Bu kanallar sadece kitapevleri değil, bir örnekle somutlayayım; avukatlık stajı yapıyorum ve Ankara Barosu nezdinde girişimde bulunacağım. İlgili grup ve topluluklar, dernekler, üniversiteler vb. yatay kanalları oluşturuyor..

Önemle dikkatinize sunarım..

Bu emeğimiz temsil etmek istediğimiz değerlere ve özellikle bunları yaratan özneler olarak birbirimize sevgi ve saygımızı derinleştirecektir..

İçtenliğimizi ve hakikiliğimizi de..

Özgürlüğümüzü arayan bizler için, kalpten kalbe güzelliğimizi de..

Bu çok nitelikli bir eylem

Pınar'ın şahsında hayatın ve insanlığın çağrısına kulak veren, verecek olan herkese en içten teşekkürler..


Köksal Erdenoğlu

Sonunda // Lokman Kurucu

sonunda

sonunda anladım

dilini ezberlettiğin kelimeler
bana yalan söylemişler

meğer sen
evcilik sevmezmişsin
oyuncakların olmamış hiç
bisikletten düşmemiş üstelik
dizlerin kanamamış
annen tokat atmamış
korkmamışsın
altına da işememişsin hem
büyük lokmaymışsın
hiç yutulmamışsın

(Sürekli Portakal Kabukları / Lokman Kurucu))

Karaağaç // Lokman Kurucu



karaağaç



tenimden çürükler topla

teninle,

yak!

ağırlığım çocukluğumu emiyor

sense kendime olan yüksekliğimde

bir gökkuşağı arıyorsun mevsimine

için için kuruyorum

bana bulut yap çocukluğundan

ya da büyü

gökyüzüm ol..



yoksa gölgeme düşmüş

bir yağmur damlası gibi

kök olacaksın sen de

öleceksin bunu bil

son dalım çürüyünce



lokman kurucu



(bu aynı zamanda lokman'ın kendi bestesiyle şarkısının sözleri,

Ben çıplak sesle ondan dinledim, emmuşa'dır adı.. 
aranje edilecek yakında ve sanırım pek çok kişide dinleyecek..


keke yolun açık olsun.,.,  

14 Nisan 2013 Pazar

İnsan // Köksal Erdenoğlu

insan gelişmesi içinde öyle bir yere geliyor ki,
artık aradığı esas şey insan oluyor.,
kitaplar değil., dünya bile değil.,
ötesi.,.,


(hipotez değildir, hipotalamus da yetmez, tabula rasa şart))

tuhaf olan şu, rüşde adım atarken aradığım da insandı yine,
yine buraya geldim, de, o zaman aradığım insan
homo sapiens sapiensdi, şimdi ise homo sapiens sapiens sapiens.,

elinin farkındasın maymun gibi, elinin farkında olduğunun farkındasın insan gibi, 

elinin farkında olduğunun farkında olduğunun farkındasın, tanrı gibi.,

ke

12 Nisan 2013 Cuma

Ölümsüzlük /// Milan Kundera

Her halükarda, milyonda bir ya da milyarda bir şans da olsa, tesadüf tamamen olasılıkdışıdır ve bütün değeri tam da bu olasılıkdışılıkta yatmaktadır. Çünkü varolmayan varoluşsal matematik aşağı yukarı şu denklemi ortaya koyacaktı: Bir rastlantının değeri, onun olasılıkdışılık derecesine eşittir. 
Milan Kundera /// Ölümsüzlük

11 Nisan 2013 Perşembe

İnsan /// Jean Paul Sartre

 
Eğri bir dalı ağaçtan çekip alabilirim, fakat kalkmış bir kolu ya da inançla sıkılmış bir yumruğu bir insandan asla ayrı düşünemem. İnsan, kolunu kaldırır. İnsan, yumruğunu kararlılıkla sıkar. Hem çözülmez bir bütün, hem de eylemlerinin mutlak kaynağıdır insan. Dahası, simgelerle ve işaretlerle dolu bir büyücüdür insan; bütün bunlar saçlarında yansır, gözlerinde parlar, dudaklarında dans eder ve gelir parmak uçlarına yerleşir. Bütün vücuduyla konuşur bu canlı: Koşarken konuşur, seslenirken konuşur. Ve uykuya daldığında, uykusu -evet o da- bir çeşit konuşmadır.
/// Jean Paul Sartre

Gidene // Cihan Barış Budak

Gidene

Olağanüstü göremiyorum hayatı
Biraz eksik, hepsi bu

Gökyüzü mesela mavi
Biz mavi değiliz
Bu yüzden çok darız
Uzanıp gökyüzüne bakarız

Yalnızlık işte, hepsi bu

Giderken
Her vapurun denizde biraz izi kalır
Gideninse bende bir denizi

Sonra hayat, öyle geçer
Kuşlar, uçar
‘Sen, gidersin’
Her şey bu kadar olağan
Sonra hep Ocak hep Haziran

Hep, beklerim



Cihan Barış Budak

7 Nisan 2013 Pazar

Sürgün // Thaless

. . .
Mesafeler zamandır diyorlar
Zamandan öte bir ayrılıktayım

Gurbet
Aklı deler geçer bilirim
Sürgün gez göz arpacık
Akıl gönül bellek
Hepsi aynı hedefte delik deşik

Artık
Ben ben değilim biliyorum
Birisi bu kadar uzun düşünür mü
Kuru dalları ve kuru yaprakları bir sevgiliyi düşünür gibi
Ya da yağmur yağınca koşup çıkar mı dışarıya ve izler mi
Kuru yaprakların ve dalların nasıl ıslandığını
Sonra ıslak kuru dalların ve yaprakların nasıl koktuğunu merak eder mi?

Dün ben bir ağaç gördüm adsızdı
Bembeyaz küçücük bir tomurcuk vermişti yağmurdan sonra
Beyaz bir zerrecik ve sonsuzluğu beyazın
Bir tomurcuğun ilk varoluşuna şahit oldum

Zaman mesafelerdir diyor ilk filozoflar
Zamanı mevsimlerde görüyorum şimdi
Sürgünü mesafelerde değil                                                                                                                                                                       O tomurcukta görüyorum şimdi
Thaless. /4.7.2013

Düşümde Dudakların // Vitezslav Nezval

 
dağınık giden iki küçük balık dudakların
iki çakmak taşı ve bir sünger
bir baharat öğütücü
iki şeref nişanı
anılarımı tutuşturduğum iki kömür koru dudakların
bir kocaman et yiyen çiçek
bir horoz ibiği çiçeği
sabahleyin meyveli ekmek
bir kanayan mantar dudakların
bir arı kovanı yazda
karmaşık bir monogram dudakların
kırmızıya boyanmış bir kayık dudakların

bir şekerlik dudakların
içinden heykeller çıkmış bir gelincik tarlası hem de
bir altından çıkrık
deniz yatağı ayda bir krater
bir inci kutusu dudakların
gizli son arzu
bir ateşlenmiş roket
bir beklenen bahar
ay kararması dudakların
güneş kararması
Venüs ve dünya kararması
düşümde dilimlediğin makasla

Vitezslav Nezval
Çeviri : Mehmet Bardakçı

Putların Batışı // Nietzsche

Putların Batışı


Bu kitap en azlarındır.

Belki de onlardan hiçbiri yaşamıyor daha.
Onlar, benim Zerdüşt'ümü anlayanlar olacaklar: kendimi, daha bugünden işitilecek kulaklar bulanlar ile nasıl karıştırabilirdim ki?

Ancak öbürgündür benim olan.
Kimileri öldükten sonra doğar.

Kişinin beni anlamasının, hem de zorunlukla anlamasının koşulları, —bunları pek iyi bilirim.

Benim yalnızca içtenliğime, tutkuma dayanabilmek için, düşünsel
konularda katılık kertesinde dürüst olması gerekir kişinin.

Dağlarda yaşamaya, alışkın olması gerekir— çağın siyasetinin ve halkların çıkarcılıklarının sefil gevezeliğini kendi altında görmeğe.

Aldırmaz olmuş olması gerekir, hiç sormaması gerekir, doğruluk yararlı mıdır diye, bir kötü kader olup çıkar mı diye...

Bugün kimsenin sorma yürekliliğini göstermediği sorulara sertliğin
verdiği yatkınlık; yasaklanmış olana yüreklilik; labirente önceden-belirlenmişlik.

Yedi yalnızlıkta edinilmiş bir deneyim.
Yeni bir müzik için yeni kulaklar.
En uzaklar için yeni gözler.
Şimdiye dek sağır kalınmış doğrular için yeni bir vicdan.

Aydınlık // Paul Eluard

Aydınlık

Hiçbir vakit tam karanlık değil gece
Kendimde denemişim ben
Kulak ver dinle
Her acının sonunda
Açık bir pencere vardır.
Aydınlık bir pencere
Hayal edilecek bir şey vardır
Yerine getirilecek istek
... Doyurulacak açlık
Cömert bir yürek
Uzanmış açık bir el
Canlı canlı bakan gözler vardır
Bir yaşam vardır yaşam
Bölüşülmeye hazır.

Paul Eluard

3 Nisan 2013 Çarşamba

Ol Dedim Ol'du // Murat Kamböre

...ve tanrılar başkaldırdı,aşk önyargıydı,,,

şehrin son sevgilisi
söndürmüştü yıldızları
gün_eşi aykızıl yüzünü güldüm
tutuldum
ve önce taptım güneşe ateşi koklarcasına
güneşe aya
denize
yazılmamış yaşanmamış bilinmezliğe
sonra musa oldum
dağlar devirdim tur'larca
denizlerce asa yitirdim
nehirlerce al içerken
...ve
isada eridim
toprak er(i)di tanrının anası
bir çivi deliğinde dile geldi
ve bir muhammed
düş'tü gönlüm
övdüm
sonra bende öldüm
yandım çokça
yanmayı öğrendim kül(üm)den
sonra seviştik

tanrı olduk tur doruğunda
son(ra) bilinmez sordudediki mezhebin nedir
dedim insan
dediki dinin nedir
dedim vicdan
dediki yok
dedim var ol dedim ol'du,,,

murat kamböre.

2 Nisan 2013 Salı

Sanatta Figür 1 (Avrupa Uygarlığında Faust Anlatısı ve Modern Goethe) // Vikipedi (complete)



Faust (Goethe)
Vikipedi, özgür ansiklopedi

1749-1832 yılları arasında yaşamış olan ünlü Alman ozanı, oyun yazarı Johann Wolfgang von Goethe'nin Faust adlı şiirsel oyunu dünya klasikleri arasında önemli bir yer tutar. Faust, Goethe'nin butün eserlerinin bir birleşimi olarak kabul edilir
Faust, Goethe'nin neredeyse tüm yaşamı boyunca yazarak tamamladığı bir yapıttır. Urfaust adıyla onsekiz yaşında başladığı oyunu, 1806de Faust I ve 1832de Faust II adıyla iki büyük bölüm halinde yazarak seksen üç yaşında ölümünden kısa bir süre önce bitirebilmiştir.
Goethe, Faust'un konusunu çok eski bir öyküden almıştır. Şeytanla bahse giren insanoğlu teması önceki yüzyıllarda da birçok öyküye ve oyuna konu olmuştur. Goethe'den önce birçok yazar tarafından defalarca işlenmiş bir konu olan Faust, daha önce de usta bir İngiliz yazarı olan Christopher Marlowe (1564-1593) tarafından Doktor Faustus adıyla işlenmiştir. Aynı konudan hareket etmelerine karşın iki oyunun olay örgüsü çok farklı biçimde gelişir ve sonuçlanır. Marlowe, Faust'u şeytanla girdiği anlaşmayı kaybeden biri olarak ele almıştır. Oysa Goethe Faust karakterini Şeytan Mefistofeles'e yenilmeyen bir insan olarak incelemiştir. Goethe, Faust'unda evrensel bir insan tragedyası ortaya koymuştur.
Goethe'nin Faust I eseri bir oyun şeklinde görülmekle beraber çok derin ve karmaşık içeriği dolayısıyla genellikle okumak için hazırlandığı ve sahnelenme istenmediği kabul edilebilir[1] Buna rağmen, Goethe'nin Faust'u içeriğinin çok zengin felsefi derinliği nedeniyle pek çok farklı yorumla yüzlerce kez yeniden incelenmiş, dünyanın birçok ülkelerinde çok farklı yorumlarla sahnelenmiştir.
Faust’un ilk bölümü ya da Faust I olarak bilinen “Faust. Eine Tragödie”, Johann Wolfgang von Goethe’nin 1808 yılında yayımladığı bir trajedisidir. Alman Edebiyatı ve Faust geleneğinin en önemli ve çok alıntılamalı eserlerinden biridir. Drama, birçok kez tarihi Doktor Faustus hikâyelerini oluşturan diğer yazarlar tarafından ele alınmakta ve bu hikâyeleri, insanlığın temsili konusunda Faust II’ de genişletmektedir.

Konu başlıkları
Konu
Uyarı: Yazının devamı, eserin konusu hakkında ayrıntılı bilgi içermektedir.
Olay, tarihi Faust’un yaşadığı dönemleri, yani Ortaçağ'dan Yeni Çağa geçiş dönemini kapsamaktadır. Bugünkü Almanya’da, Leipzig ya da Harz bölgesinde geçmektedir.
Oyunun baş kahramanı Faust, felsefeyi, tıbbı, doğa bilimlerini, teolojiyi araştırmış, gençlik ve olgunluk çağını yeryüzünün sırlarını çözmek için tüketmiştir. Yeni Çağ’ın başlarında tarihi Faust (1480–1538) gibi itibarlı bir araştırmacı ve öğretmen olan Heinrich Faust, hayatının bilançosunu çıkarır ve oldukça sarsıcı bir sonuçla karşı karşıya kalır: Bir bilim adamı olarak derin bir araştırmadan ve gerekli çıkarımlardan yoksun kaldığını ve hayatını dolu bir şekilde yaşamayı beceremediğini anlar. Bu ikilem arasında sıkışıp kalırken, memnuniyetsizlik ve huzursuzluktan kendini kurtarmayı başarırsa, ruhunu şeytana satacağına dair ona söz verir. Faust’u tekrar hayata bağlayacağına, kendisinin, yani Faust’un beşeri zevk ve hazlarda anlam bulacağına dair bir antlaşmaya varırlar, şeytan Faust’u gençleştirerek dünyayı gezmek üzere onu yanında götürür. Ve Gretchen olarak adlandırılan genç Margarete ile olan aşkı için Faust’a yardım eder. Faust'un bu arayışı Şeytan'ı (Mefistofeles) rahatsız etmektedir. Çünkü pek çok insanı felaketlerle yok etmesine, pek çok insanı dünyasal hazlarla uçuruma düşürmesine karşın, yeryüzündeki Faust adındaki doktor, akıl ve bilgi ile kendisine direnmektedir. Tanrı'dan Faust'u doğru yoldan çıkarmak için izin isteyen Mefistofeles, onun bunalımlar içinde olduğu bir gece karşısına çıkar ve Faust'a dünya hazlarını vaad eder.Bir iddiaya girerler. Mefistofeles, onun bilgi hastalığından kalbini kurtaracak, yaşatacağı en güzel hazlar karşısında Faust "Dur ey zaman, ne güzelsin!" diyecek olursa iddiayı Mefistofeles kazanmış olacaktır. Mefistofeles, Faust'u gençleştirir ve ona aşk duygusunu tattırır. Faust, bu duyguyu sadece Gretchen adlı genç bir kızdan çok ötede Helene idealine kadar hissedecek, ama her şeye karşın Mefistofeles'e beklediği cevabı vermemekte diretecektir.
Oluşum tarihi
Johann Faust'un hayatı, kişiliği ve kaderi çerçevesindeki efsaneler, 1587 yılında hikâyelerin oluşumundan bu yana, birçok kez ele alınan, ünlü bir edebi kaynak olmuştur.
Urfaust
Goethe, çocuk katili Susanna Margaretha karşı açılan dava sürecinden etkilenerek, 1770 yılında Faust çalışmasına başlamıştır (idamı Goethe'yi muhtemelen etkilemiştir.), bu yüzden Urfaust'da arka planda Gretchen çevresinde gelişen aşk trajedisi bulunmaktadır. Urfaust, çalışma odasında Faust’un monoloğu ile başlamaktadır. Mefisto ortaya çıkmaktadır; fakat şeytanla antlaşma yoktur. Auerbachs Keller’daki sahneden sonra, Gretchen trajedisi onun yerini alır; Büyücü mutfağı (Hexenküche) ve Cadılar Bayram (Walpurgisnacht) yer almaktadır. Bu versiyon, Goethe’nin eserinin tümünün ve özellikle Faust’un önemi vurgulandığında, bir el yazısı örneğinin ardından ilk olarak 1887 yılında basılmıştır.
Faust Bir Fragman
Goethe Urfaust'dan yola çıkarak, 1788 yılında tamamlamış ve 1790 yılında basılmış olan Faust. Bir Fragman (Faust. Eine Fragment)’ı oluşturmuştur. Faust fragmanı Urfaust’un aksine, içeriğinde şeytanla antlaşmanın üstü kapalı kaldığı, Mefisto ile geçen bir diyalog şeklinde genişletilmiştir. Büyücü Mutfağı (Hexenküche) sahnesi yeni eklenmekte, bu yüzden Gretchen’in zindandaki sonu yer almamaktadır. Gretchen’e olan aşk trajedisinin yanı sıra ikircimli ve çekingen bilim adamının trajedisi de kendini göstermektedir.
Faust Bir Trajedi
Goethe 1797 yılında fragmana, ithaf, tiyatroda ön gösteri ve gökyüzünde konuşma sahnelerini eklemiştir. Urfaust ve Fragmanda kesinleşmiş olan metin birçok sahne içermektedir, bununla birlikte 1806 yılına kadar olan zaman diliminde Cadılar Bayramı (Walpurgisnacht) sahneye koyulmuştur. Eser 1808 yılında, sergiler için Faust. Eine Trajedi olarak basılmıştır. Mutsuz bir kızın ve ikircimli bir bilim adamının hikâyesinden, gökyüzü ve cehennem arasında geçen bir insanlık dramı ortaya çıkmıştır.
Goethe, 21 yaşından 57 yaşına kadar, Faust’un ilk bölümü üzerinde çalışmıştır. Bu üç versiyon, içeriksel bir gelişmenin yanı sıra önemli bir stilistik gelişmeyi de belgelemektedir. Goethe, bu projenin gerçekleşebileceğine inanmamasına rağmen, Faust I’in çalışmasında oluşturduğu taslak ve sahneleri, Faust’un ikinci bölümüne de aksettirmiştir.
Figürler
  • Yönetmen, tiyatro yönetmeni (tiyatroda sadece öngösteride)
  • Yazar, tiyatro sahne yazarı (tiyatroda sadece öngösteride)
  • Şen adam, oyuncu (tiyatroda sadece öngösteride)
  • Üç Melek: Raphael, Gabriel ve Michael
  • Müdür
  • Mefisto, şeytan
  • Heinrich Faust, bilim adamı
  • Wagner, Faust’un asistanı
  • Öğrenci, Faust’un öğrencisi
  • Büyücü, Mefisto’nun hizmetinde
  • Margarete (Gretchen), genç bir bayan, Faust’un sevgilisi
  • Marthe, Gretchen’in komşusu
  • Lieschen, Gretchen’in tanıdığı
  • Valentin, Gretchen’in erkek kardeşi
Uyarı sonu.

Dr. Faust Hikâyeleri
Faust serileri 16. yüzyıldan bu yana Avrupa edebiyatının en yaygın olan serilerinden sayılmaktadır. Tarihte var olan Johann Faust hakkında edinilen eksik bilgi ve skandalize olmuş hayatının sonu, masal ve efsaneler oluşturma konusunda işe yaramış ve onun hayatı ile ilgilenen yazarlara girişim imkânı sunmuştur. Çok farklı versiyonlar ile geri dönen Faust serilerinin özellikleri, Faust’un bilgi ve güç edinme çabalarını, şeytan ile yaptığı antlaşmayı ve cinsel tutkularını kapsamaktadır.
Popüler kültürde Faust imajı, delilik ve şarlatanlık olarak nitelendirilirken, 18. yüzyıldan bu yana Faust serilerinin değeri oluşmaya başlamıştır. Ana temayı ise insanın, inancın gücü ve bilimsel anlayışın güvenilirliği arasında yarattığı şüphe oluşturmaktadır. Faust, ben-merkezci bir şekilde kendini ispatlama ve sosyal bir öğrenme arasındaki mücadelenin ortasında kalan, sınırlarını aşarak çaba gösteren bir kişidir.
Rönesans ve Barok
Afsunnameler (büyü kitapları), 1500 yılından bu yana Johann Faust’a atfedilen büyü sözlerini içermektedir. Mucizeye olan inancın azalması nedeniyle Faust’a karşı edebi bir ilgi oluşmaya başlamıştır. Ortaçağ mütevazılığinden kurtulan; fakat özgüvenini küstahlığa dönüştüren bir kişi örneği olarak Faust, beğenilen vanitas (boş beşeriyet düşkünlüğü; ölü doğa türü) sembolüne bir örnek olmuştur. Aynı zamanda tüm düzlemlerde kaçık ve şirret bir imaj sergilemektedir.
Johann Faust’un hayatını ele alan ilk kapsamlı eser 1587 yılında yayımlanmıştır. Matbaacı Johann Spies, hikâye olarak da bilinen Historia von D. Johann Fausten adlı eseri yayımlamıştır. Eser, çoğu efsanevi öğelerden oluşan, çok sayıda hikâye ve fıkrayı içermektedir. Spies, Faust’un Teoloji ve Tıp öğrenimi, büyücülük ile uğraşısı ve Faust’u sonunda cehenneme götüren şeytanla olan antlaşması hakkında bilgi vermektedir. Açıkçası yazarın Hıristiyan tavrı tanımlanmaktadır. Kitap, dindar bir yaşam için olumsuz bir Faust tablosunu ve bir nasihati sergilemektedir. Aynı zamanda büyük bir popülerlik elde etmiştir. 1588 ve 1611 yılları arasında İngilizceye, Holandacaya, Fransızcaya ve Çekçe’ye çevrilmiştir. Faust serileri böylece yurt dışına yayılmayı da başarmıştır.
1589 yılında İngiliz Christopher Marlowe “Historia” eserinin dramatik bir versiyonunu oluşturmuştur. Die tragische Historie vom Doktor Faust başlıklı bu eser, tüm esaslı seri unsurlarını içermektedir; fakat Faust figürü, Rönesans tarzı net bir karakteri yansıtmaktadır. Küstahça dünyanın üzerinde bir güç talep etmekte; teoloji ve ahirete olan yönelimi küçümsemektedir. Burada da kötü sona neden olan büyüye ve şeytana ruhunu satmaktadır. Buna rağmen Marlowe’da, açıkça figürlerine karşı bir sempati görülmektedir. Faust figürüne olumlu bir yön kazandıran ilk Faust çalışmasıdır.
Marlowe’un dramı, 1600 yılında İngiliz oyuncular tarafından Almanya’ya getirilmiş ve gezici tiyatrolar tarafından ele alınmıştır. Faust, irtical komedinin baş figürüne benzetilmesiyle birlikte tuhaf bir figür olmuştur.
Serilerin sahneye koyulan sayısız metinlerini temsil eden Faust figürleri, mizahi figür ve şeytan figürü arasında değişmektedir. Çoğunlukla kukla oyunu, dresaj, bale ve fişek eğlenceleri arasında bir sirk eğlencesine araç olmaktadır.
Ausburglu gösteri uzmanı Rudolf Lang, Faust konusuna ilişkin bir köpek numarasıyla   (1717–21) Avusturya ve Almanya çevrelerinde etki yaratmıştır ve kendisini büyücülük ithamlarına karşı ciddi bir şekilde savunmak zorunda kalmıştır.
1750 yılından bu yana
Faust serilerinin kullanımında, yüksek ve popüler kültür arasında sürekli derinleşen bir uçurum görülmektedir. Aydınlanma Çağında, Faust figürlerinin yerinde olduğuna ve esas itibariyle değer kazanmasına ilişkin çabalar baş göstermiştir. Gotthold Ephraim Lessing 1757’de, 17. edebi mektubunda, kendisinin tasarlamış olduğu Faust dramasından bir bölüm yayımlamıştır. Faust bu dramada, bilginin peşinde koşan bir Rönesans insanını temsil etmektedir. Bilgi uğruna gösterilen bu çaba nedeniyle şeytan tarafından korunmaktadır. Faust’u sembolleştiren aydın sanatçı ve bilim adamlarının temelde olumsuz figürler olmamaları gerekmektedir. Lessing bu eserini asla tamamlayamamıştır. Değerli kılma çabaları, 1775 yılından bu yana “Fırtına ve Coşku” döneminde farklı bir boyut daha kazanmıştır. Birçok genç yazar bu sorunu ele almıştır. Faust, onların arzularını, monoton, uygarlaşmış ve doğaya yabancı olan bir dünyadan zihinsel-duygusal bir maceraya dönüştürmüştür. Paul Wiedmann, Faust’un ailesi tarafından ziyaret edildiğini ve dönüşünü konu alan timsali bir drama ele almıştır. Jakob Michael Lenz’in Höllenrichter isimli eserinde Faust’un hayatı, aşktan uzak bir cehennem azabı olarak anlatılmaktadır. Friedrich Maximilian Klinger’in romanı Fausts Leben, Thaten und Höllenfahrt ise, Aydınlanma Çağı taşlamaları ve Fırtına ve Coşku dönemi öykülerinin bir karışımından oluşmuştur.
Hiç kesintiye uğramayan bu gelenek, 19. yy’ın sahne melodramı şeklinde genişlemiştir. Bu bağlamda Ferdinand Kringsteiner’ın Johann Faust (1811) ve Ernst August Klingermann’ın Faust (1815) adlı eserleri, popülerlik kazanan etkileyici dramlardır. Louis Spohr ise, operası Faust için, önemli bir içeriğe sahip olacak müziğini oluşturmak üzere, bu serilerde etkileyici bir detay araştırmasına girmiştir. Faust figürü popüler kültürde değiştirilmeden dursa da bu figürün yüceltilmesi, son benimseniş dönemlerinde önemini yitirmiştir. 1808 yılında Goethe, Faust. Der Tragödie erster Teil isimli eserini yayımlamıştır. Eserine, kendisini dine mensup etmeden ikircimli, ümit dolu bir son yüklemiştir. Bu eser, tüm Faust serilerinin en önemlisi olmuştur. 1832 yılında yayımlanan ikinci bölüm ise daha çok bir sahne oyunu formatında kültür eleştirel bir denemedir. Goethe yaklaşık 60 yıl boyunca Faust serileriyle ilgilenmiştir. Faust’u, kendisini kilise vesayetinden kurtaran modern bir entelektüel, insancıl ve Rönesans insanı olarak tasvir etmiştir. Goethe’nin Faust çalışmaları, bilgiye ulaşma ve farklı deneyim yaşama arzusu üzerinde yoğunlaşmıştır. Arzu ettiği evrensel bilgiyi kendi gücü ile elde edemeyen Faust’un kendisini kabul ettirmek zorunda olması, bu bilimsel trajediyi doruk noktasına çıkarmıştır. Genç Goethe, anlatısının esası olmayan çirkin bir anlayış yolu ile şeytanla olan antlaşmayı yerinde göstermiştir. Daha önceleri Lessing, bu öğrenme hırsını, insanların en soylu eğilimleri olarak nitelendirmiştir. Ayrıca Goethe, Faust’un bilgi arayışını Gretchen trajedisi ile ilişkilendirmiştir. Faust tarafından baştan çıkarılan Gretchen, kendisine zıt olan masumiyetin kişileştirilmesidir.
Friedrich Theodor Vischer’in Faust. Der Tragödie dritter Teil (1902) isimli Goethe parodisi kendini gösterememiştir. Buna rağmen Faust serileri, Bale ve Opera sahnelerinde sayısız versiyonları ile gündemde kalmıştır. Bunların en ünlüsü, 1859 yılında sahnelenen, coşku ve duygu yüklü olan Faust olmuştur. İlk Amerikan müzikali The Black Crook (1866) ise Faust serilerini, konuşulan bir sahne spekülasyonuna ilişkin ipucu olarak yansıtmaktadır.

20. yüzyıl
Eski rejimin kati yıkılışı ve dünya savaşlarının getirdiği sonuçlar, 20. yüzyılda Faust serilerine ilgi gösterilmesiyle şekillenmeye başlamıştır. Heinrich Mann yeniden, “Professor Unrat” (1905) isimli eserinde olumsuz, kibirli ve gülünç bir Faust figürü yaratmıştır. Kardeşi Thomas Mann ise, 1947 yılında yayımlanan romanı Doktor Faustus ile 1587'de ele aldığı Historia adlı esere intikal etmektedir. Olayı, 1900 yılının başladığı döneme taşımakta ve Almanya’nın orta sınıf halkını eleştirmektedir. Michail Bulgakow’un hiciv eseri Der Meister und Margarita ise Sovyet rejiminin halkını yansıtmaktadır. Hans Eisler’in 1952 yılındaki seslendirilmeyen opera libretosu “Johann Faustus” adlı eserinde Faust, 1525 yılı civarında gerçekleşen mücadelede, çiftlerin çiğnenen haklarını temsil etmektedir.
Kukla tiyatrosu, Max Jakob’un sorumluluğundaki Hahnstein kukla sahnesi tarafından bir festival eğlencesinden bir tiyatro formuna taşındıktan sonra, yine 20. yüzyılda Faust figürü, kukla oyunu çerçevesinde yeniden canlılık göstermiştir. Faust kukla oyunlarının ileri gelen yazarları arasında Max Jakob Friedrich Arndt’ın (Hahnstein baş figürü) yanı sıra Walter Büttner ve Otto Schulz-Heising bulunmaktadır. Günümüzde hala Gerd J. Pohl (Piccolo kukla oyunu), Andreas Blaschke (Köln figür tiyatrosu), Harald Sperlich (Hohenloch figür tiyatrosu), Dr. Johannes Minuth (Freiburg kukla sahnesi) ve Stefan Kügel gibi geleneğe sahip çıkan kukla oyuncuları, bir Faust oyununu temsil etmektedir.
Faust Serileri İle İlgili Eserler
Dramalar
  • Christopher Marlowe: Tragicall History of Doctor Faustus
  • John Rich: The Necromancer (1723)
  • Johann Wolfgang von Goethe
  • Urfaust
  • Faust I
  • Faust II
  • Friedrich Maximilian Klinger: Fausts Leben, Thaten und Höllenfahrt (1791)
  • Ernst August Klingemann: Faust (1816)
  • Nikolaus Lenau: Faust. Ein Gedicht (1836)
  • Friedrich Teodor Vischer: Faust. Der Tragödie dritter Teil (1862)
  • Dorothy L. Sayers: The Devil to Pay (1939)
  • Friedrich Dürrenmatt: Urfaust (Zürih tiyatrosu için Goethe’nin Urfaust çalışması)
  • Wolfgang Bauer: Herr Faust spielt Roulette (1986, ilk basım: Wolfgang Bauer: Eser. Cilt 3: gösteri 1975–1986)
  • Günther Mahal: Doktor Johannes Faust-kukla oyunu. Stuttgart (Karl Simrock’un kukla oyunu ve Ulmar kukla oyunları metni)
  • Werner Schwab: Mein Brustkorb: Mein Helm (1992)
  • Pohl, Gerd- Josef: Faust- Geschichte einer Höllenfahrt (Piccolo Kukla oyunları için metin, Bonn 1995)
  • Paul Valéry: Mon Faust, 1946


Müzik
  • Ludwig van Beethoven: Es war einmal ein König (şarkı, 1809)
  • Hektor Berlioz: Huit scénes de Faust (Kantat, 1828); La damnationde Faust (Oratoryo, 1845-46)
  • Richard Wagner: Eine Faust- Ouvertüre (1839/40, yeni versiyon 1855)
  • Robert Schumann: Szenen aus Goethe’s Faust, solo, koro ve orkestra eşliğinde, 1844-1853
  • Franz Liszt: Eine Faust, Senfoni, 1854-57
  • Gustav Mahler: 8. Senfoni, 1906-1907
  • Randy Newmann: Randy Newmann’s Faust, 1995
  • Subway to Sally: Mefisto, 1997