ve Zamandan önce Tanrıların doğaları, ve özleri, ve çizgilerin sayıları kutsaldı, ve kelimeler kutsaldı...
bu kelimelere kulak verin ve hatırlayın! çünkü hatırlamak en önemli ve
en etkili büyüdür, geçmişi hatırlayabilen olmak ve gelecek olan şeyleri
hatırlayabilen olmak aynıdır.. ve bu yazıyı hazır olmayana göstermeyin,
çılgınlık yaratır, insanda ve hayvanda...."
Nekronomikon / Ölüler Kitabı
Bugün devrim hatırlamaktır.,
Kut'u hatırlamaktır.,.,
23 Nisan 2013 Salı
21 Nisan 2013 Pazar
Nihai Anlam // Erdoğan Kul
"Anlam"ın
kendisi yok ki "anlamlılık/anlamsızlık" olsun. Anlam, olmuş bitmiş
(olup bitebilen) bir şey değil; sürekli var kılınmaya çalışılan bir tür
'girişim' hedefi. Anlam, sonsuz sonraya bırakılışıyla olanaklı ve biz
bunu yapabildiğimiz için anlaşabiliyoruz.
Erdoğan Kul
Erdoğan Kul
Statü Endişesi // Alain de Botton
Alçak
statü sahibi olmanın maddi cezası yoksulluksa eğer, snopça bir
dünyanın cezası da önem simgelerine sahip olmak için kıvranıp dururken
hisettiğimiz o aşağılık duygusu ve uzaklara dalıp giden bakışlarımız
olacaktır..
Alain de Botton - Statü Endişesi
Alain de Botton - Statü Endişesi
Siyahlı Kadın // Mehmet Bardakçı
Siyahlı Kadın
kadife kırmızısı dudaklarından mıdır
bal renkli gözlerinden mi bilmem
susuzluğumu anımsarım birden
davetkar bakışlarının huzmesi
gölgeler bu düşünsel yetimi
benden başka herşey olurum
bir meltem savurur eteklerini
saçlarının kokusu karışır usuma
taş keserim, sana el basayım ki
endamından dişilik akar yürürken
bin bebeğe beşik gibi salınımın
baharlar uyanır olmadık zamanlarda
önümden on saniyede geçen siyahlı kadın
nefessizim doksan B dekoltenden
niye değiştirirsin iklimlerini arsız bedenimin?
Mehmet Bardakçı
17 Nisan 2013 Çarşamba
Evden Uzakta // Pınar Selek
Evden Uzakta // Pınar Selek
...
...
Özgürlük, insanın dışında bir ideal, sığınılacak bir liman değildir. Şimdinin gerçekliğini değiştirme gücüdür. Armağan olarak alınmaz; yaratılır, doğrulur, büyütülür, sulanır. Yaşadığımız bu şiddet kasırgasında, özgürlüğün izini, sürekli ve sorumlulukla sürmek gerekir. Kendi şiddet deneyimlerimiz önemli bir çıkış noktası olabilir. Öncelikle kendi mağduriyetlerimizi görmeliyiz. Kendi deneyimimizden yola çıkarak, tüm egemenlik ilişkileri içinde mağdur olan toplumsal gruplarla bağ kurar, uğradığımız şiddeti, bunun etkilerini unutmadan ama buna sıkışmadan gündemimizi geliştirirsek kendi var oluşumuzu yaratabiliriz.
Bunun için, öteki olmanın avantajlarını terk ederek ama kendi deneyimlerimizi unutmadan yüzümüzü başkalarına dönelim. Bakmak ve dinlemek için. Emek harcamak ve şiddetin izlerini birlikte aşmak için. Sahici dayanışma örnekleri yaratmak için. Ötekilerle kurulan hakiki diyaloglar çatışmayı, kendini sorgulamayı, eleştiri ve özeleştiriyi, dönüşmeyi ve dönüştürmeyi sağlar.
Kendi deneyimini ötekinin deneyimleriyle birlikte yeniden düşünmek, geleceği kurmak açısından güç yaratır.
Bu gücü hissetmek çok güzel ve tüm sıkıntılara değer gerçekten…
Pınar Selek
(((Evden Uzakta / Pınar Selek çok yakında sıkı bir dağıtımla kaos çocuk parkı kolektifi eliyle dağıtılacak; esere kolektifi temsilen biçim olarak kolektifin ilgi ve sorumluluk yazısıdır;
ve dahası bu aktif eyleme katılan (bu bilgilerin paylaşılması müthiş bir eylem)), "genişletme çağrısı" yapan bir yazıdır özde::
(((Lütfen Özenli ve Sorumlu Okuyun; Mümkünse Paylaşın)
.,.,
...
...
Özgürlük, insanın dışında bir ideal, sığınılacak bir liman değildir. Şimdinin gerçekliğini değiştirme gücüdür. Armağan olarak alınmaz; yaratılır, doğrulur, büyütülür, sulanır. Yaşadığımız bu şiddet kasırgasında, özgürlüğün izini, sürekli ve sorumlulukla sürmek gerekir. Kendi şiddet deneyimlerimiz önemli bir çıkış noktası olabilir. Öncelikle kendi mağduriyetlerimizi görmeliyiz. Kendi deneyimimizden yola çıkarak, tüm egemenlik ilişkileri içinde mağdur olan toplumsal gruplarla bağ kurar, uğradığımız şiddeti, bunun etkilerini unutmadan ama buna sıkışmadan gündemimizi geliştirirsek kendi var oluşumuzu yaratabiliriz.
Bunun için, öteki olmanın avantajlarını terk ederek ama kendi deneyimlerimizi unutmadan yüzümüzü başkalarına dönelim. Bakmak ve dinlemek için. Emek harcamak ve şiddetin izlerini birlikte aşmak için. Sahici dayanışma örnekleri yaratmak için. Ötekilerle kurulan hakiki diyaloglar çatışmayı, kendini sorgulamayı, eleştiri ve özeleştiriyi, dönüşmeyi ve dönüştürmeyi sağlar.
Kendi deneyimini ötekinin deneyimleriyle birlikte yeniden düşünmek, geleceği kurmak açısından güç yaratır.
Bu gücü hissetmek çok güzel ve tüm sıkıntılara değer gerçekten…
Pınar Selek
(((Evden Uzakta / Pınar Selek çok yakında sıkı bir dağıtımla kaos çocuk parkı kolektifi eliyle dağıtılacak; esere kolektifi temsilen biçim olarak kolektifin ilgi ve sorumluluk yazısıdır;
ve dahası bu aktif eyleme katılan (bu bilgilerin paylaşılması müthiş bir eylem)), "genişletme çağrısı" yapan bir yazıdır özde::
(((Lütfen Özenli ve Sorumlu Okuyun; Mümkünse Paylaşın)
.,.,
Bu çalışma Kaos
Çocuk Parkı Kolektifi için bir prestij eseri olmanın çok daha ötesinde anlamlar
taşıyor.
Bu çalışma pek
çoğumuzun zihninde kalıplaşmış duygu ve düşüncelerde Kaos yaratacak. Eseri
okuduktan sonra bu Kaos'un yeni ve hakiki sorular ve yanıtlarla temasımız için,
kendi gerçekliğimizi aktif bir şekilde dönüştürmemiz için elzem olduğunu
göreceksiniz.
Üstelik bu ütopik bir gelecek meselesi değil; yine pek çoğumuzun muhatap olduğu tahakküm ve iktidar ilişkileriyle somut olarak ilgili; dahası bu kolektifin de omurgası olan Özgürlük Arayışı ile ilgili ve artık erteleyemeyeceğimiz bir güncelliğe sahip.
Çalışmayı okuyan pek çok kişiyi çok şaşırtacak bu çalışma, çünkü Pınar'ın yaşadığı zorlu ve katlanılmaz bir haksızlık içeren hukuki mücadelesi sadece bir ayrıntı; bu duruma rağmen bir mağdur ve bir kurbanla değil, tam da bu kendini yeniden ürettiren pasif zihniyeti pek çok şekilde hisseden, gözlemleyen ve handikaplarını ileten, insancıl bir çabayla müthiş deneyimler kazanıp, Özgürlük için dönüşen, dönüştüren aktif bir tavır sergileyen Politik bir Özneyle karşılaşacak okuyanlar.
(Bu çalışmanın özel bir mahiyette olabildiğince çok insana ulaşması için, hiyerarşik değil yatay kanallarla temasını kurmak, genişletmek için kolektifin tüm imkanlarını harekete geçirmesi bu Politik Eyleme hem anlam katacak hem de tamamlayacaktır.)
Eserin artık tıkanmış iktidar mekanizmaları karşısında Feminizm'e ve Antimilitarizm’e özellikle değindiğini ve görünürde atomize bireysel sıkıntılarımızın hiç de göründüğü gibi olmadığını;
bunun kolektif meselemiz olduğunun sorumlu bir Sosyoloğun ağzından büyük bir titizlikle derlendiğinin altını çizmek istiyorum.
Bu çalışmayı da Pınar Selek, kendini araştıran olarak araştırılandan ayrıştırarak değil, son 30 yılın etik sorgulamalarından sonra çok başka bir yaklaşımla, diyalog kurarak, temas ederek, dokunarak, katılarak, etkilenip, etkileyerek, deneyimlerden, hatalardan öğrenerek hazırlamış..
82 sayfayı bir oturuşta okudum ve gözlerim bir başka doldu. Bazı kısıtlardan dolayı kolektif bazı konularda bir ağırlığı olan bireysel insiyatif almaya sıkışmıştı. Bu çalışmayla ilgilenilmesi, değerlendirilmesi, ve paylaşmak dahil sorumluluğunun alınması kolektifin bu kısıtını aşması için de çok elzem..
Lütfen yatay temas kanalları kurabilecek arkadaşlar kolektif koordinatörleriyle temasa geçsin. Bu kanallar sadece kitapevleri değil, bir örnekle somutlayayım; avukatlık stajı yapıyorum ve Ankara Barosu nezdinde girişimde bulunacağım. İlgili grup ve topluluklar, dernekler, üniversiteler vb. yatay kanalları oluşturuyor..
Önemle dikkatinize sunarım..
Bu emeğimiz temsil etmek istediğimiz değerlere ve özellikle bunları yaratan özneler olarak birbirimize sevgi ve saygımızı derinleştirecektir..
İçtenliğimizi ve hakikiliğimizi de..
Özgürlüğümüzü arayan bizler için, kalpten kalbe güzelliğimizi de..
Bu çok nitelikli bir eylem
Pınar'ın şahsında hayatın ve insanlığın çağrısına kulak veren, verecek olan herkese en içten teşekkürler..
Üstelik bu ütopik bir gelecek meselesi değil; yine pek çoğumuzun muhatap olduğu tahakküm ve iktidar ilişkileriyle somut olarak ilgili; dahası bu kolektifin de omurgası olan Özgürlük Arayışı ile ilgili ve artık erteleyemeyeceğimiz bir güncelliğe sahip.
Çalışmayı okuyan pek çok kişiyi çok şaşırtacak bu çalışma, çünkü Pınar'ın yaşadığı zorlu ve katlanılmaz bir haksızlık içeren hukuki mücadelesi sadece bir ayrıntı; bu duruma rağmen bir mağdur ve bir kurbanla değil, tam da bu kendini yeniden ürettiren pasif zihniyeti pek çok şekilde hisseden, gözlemleyen ve handikaplarını ileten, insancıl bir çabayla müthiş deneyimler kazanıp, Özgürlük için dönüşen, dönüştüren aktif bir tavır sergileyen Politik bir Özneyle karşılaşacak okuyanlar.
(Bu çalışmanın özel bir mahiyette olabildiğince çok insana ulaşması için, hiyerarşik değil yatay kanallarla temasını kurmak, genişletmek için kolektifin tüm imkanlarını harekete geçirmesi bu Politik Eyleme hem anlam katacak hem de tamamlayacaktır.)
Eserin artık tıkanmış iktidar mekanizmaları karşısında Feminizm'e ve Antimilitarizm’e özellikle değindiğini ve görünürde atomize bireysel sıkıntılarımızın hiç de göründüğü gibi olmadığını;
bunun kolektif meselemiz olduğunun sorumlu bir Sosyoloğun ağzından büyük bir titizlikle derlendiğinin altını çizmek istiyorum.
Bu çalışmayı da Pınar Selek, kendini araştıran olarak araştırılandan ayrıştırarak değil, son 30 yılın etik sorgulamalarından sonra çok başka bir yaklaşımla, diyalog kurarak, temas ederek, dokunarak, katılarak, etkilenip, etkileyerek, deneyimlerden, hatalardan öğrenerek hazırlamış..
82 sayfayı bir oturuşta okudum ve gözlerim bir başka doldu. Bazı kısıtlardan dolayı kolektif bazı konularda bir ağırlığı olan bireysel insiyatif almaya sıkışmıştı. Bu çalışmayla ilgilenilmesi, değerlendirilmesi, ve paylaşmak dahil sorumluluğunun alınması kolektifin bu kısıtını aşması için de çok elzem..
Lütfen yatay temas kanalları kurabilecek arkadaşlar kolektif koordinatörleriyle temasa geçsin. Bu kanallar sadece kitapevleri değil, bir örnekle somutlayayım; avukatlık stajı yapıyorum ve Ankara Barosu nezdinde girişimde bulunacağım. İlgili grup ve topluluklar, dernekler, üniversiteler vb. yatay kanalları oluşturuyor..
Önemle dikkatinize sunarım..
Bu emeğimiz temsil etmek istediğimiz değerlere ve özellikle bunları yaratan özneler olarak birbirimize sevgi ve saygımızı derinleştirecektir..
İçtenliğimizi ve hakikiliğimizi de..
Özgürlüğümüzü arayan bizler için, kalpten kalbe güzelliğimizi de..
Bu çok nitelikli bir eylem
Pınar'ın şahsında hayatın ve insanlığın çağrısına kulak veren, verecek olan herkese en içten teşekkürler..
Köksal Erdenoğlu
Sonunda // Lokman Kurucu
sonunda
sonunda anladım
dilini ezberlettiğin kelimeler
bana yalan söylemişler
meğer sen
evcilik sevmezmişsin
oyuncakların olmamış hiç
bisikletten düşmemiş üstelik
dizlerin kanamamış
annen tokat atmamış
korkmamışsın
altına da işememişsin hem
büyük lokmaymışsın
hiç yutulmamışsın
(Sürekli Portakal Kabukları / Lokman Kurucu))
sonunda anladım
dilini ezberlettiğin kelimeler
bana yalan söylemişler
meğer sen
evcilik sevmezmişsin
oyuncakların olmamış hiç
bisikletten düşmemiş üstelik
dizlerin kanamamış
annen tokat atmamış
korkmamışsın
altına da işememişsin hem
büyük lokmaymışsın
hiç yutulmamışsın
(Sürekli Portakal Kabukları / Lokman Kurucu))
Karaağaç // Lokman Kurucu
karaağaç
tenimden çürükler topla
teninle,
yak!
ağırlığım çocukluğumu emiyor
sense kendime olan yüksekliğimde
bir gökkuşağı arıyorsun mevsimine
için için kuruyorum
bana bulut yap çocukluğundan
ya da büyü
gökyüzüm ol..
yoksa gölgeme düşmüş
bir yağmur damlası gibi
kök olacaksın sen de
öleceksin bunu bil
son dalım çürüyünce
lokman kurucu
(bu aynı zamanda lokman'ın kendi bestesiyle şarkısının
sözleri,
Ben çıplak sesle ondan dinledim, emmuşa'dır adı..
aranje edilecek yakında ve sanırım pek çok kişide
dinleyecek..
keke yolun açık olsun.,.,
14 Nisan 2013 Pazar
İnsan // Köksal Erdenoğlu
insan gelişmesi içinde öyle bir yere geliyor ki,
artık aradığı esas şey insan oluyor.,
kitaplar değil., dünya bile değil.,
ötesi.,.,
(hipotez değildir, hipotalamus da yetmez, tabula rasa şart))
tuhaf olan şu, rüşde adım atarken aradığım da insandı yine,
yine buraya geldim, de, o zaman aradığım insan
homo sapiens sapiensdi, şimdi ise homo sapiens sapiens sapiens.,
elinin farkındasın maymun gibi, elinin farkında olduğunun farkındasın insan gibi,
elinin farkında olduğunun farkında olduğunun farkındasın, tanrı gibi.,
ke
artık aradığı esas şey insan oluyor.,
kitaplar değil., dünya bile değil.,
ötesi.,.,
(hipotez değildir, hipotalamus da yetmez, tabula rasa şart))
tuhaf olan şu, rüşde adım atarken aradığım da insandı yine,
yine buraya geldim, de, o zaman aradığım insan
homo sapiens sapiensdi, şimdi ise homo sapiens sapiens sapiens.,
elinin farkındasın maymun gibi, elinin farkında olduğunun farkındasın insan gibi,
elinin farkında olduğunun farkında olduğunun farkındasın, tanrı gibi.,
ke
12 Nisan 2013 Cuma
Ölümsüzlük /// Milan Kundera
Her halükarda, milyonda bir ya da milyarda bir şans da olsa, tesadüf tamamen olasılıkdışıdır ve bütün değeri tam da bu olasılıkdışılıkta yatmaktadır. Çünkü varolmayan varoluşsal matematik aşağı yukarı şu denklemi ortaya koyacaktı: Bir rastlantının değeri, onun olasılıkdışılık derecesine eşittir.
Milan Kundera /// Ölümsüzlük
11 Nisan 2013 Perşembe
İnsan /// Jean Paul Sartre
Eğri bir dalı ağaçtan çekip alabilirim, fakat kalkmış bir kolu ya da inançla sıkılmış bir yumruğu bir insandan asla ayrı düşünemem. İnsan, kolunu kaldırır. İnsan, yumruğunu kararlılıkla sıkar. Hem çözülmez bir bütün, hem de eylemlerinin mutlak kaynağıdır insan. Dahası, simgelerle ve işaretlerle dolu bir büyücüdür insan; bütün bunlar saçlarında yansır, gözlerinde parlar, dudaklarında dans eder ve gelir parmak uçlarına yerleşir. Bütün vücuduyla konuşur bu canlı: Koşarken konuşur, seslenirken konuşur. Ve uykuya daldığında, uykusu -evet o da- bir çeşit konuşmadır.
/// Jean Paul Sartre
Gidene // Cihan Barış Budak
Gidene
Olağanüstü göremiyorum hayatı
Biraz eksik, hepsi bu
Gökyüzü mesela mavi
Biz mavi değiliz
Bu yüzden çok darız
Uzanıp gökyüzüne bakarız
Yalnızlık işte, hepsi bu
Giderken
Her vapurun denizde biraz izi kalır
Gideninse bende bir denizi
Sonra hayat, öyle geçer
Kuşlar, uçar
‘Sen, gidersin’
Her şey bu kadar olağan
Sonra hep Ocak hep Haziran
Hep, beklerim
Cihan Barış Budak
Olağanüstü göremiyorum hayatı
Biraz eksik, hepsi bu
Gökyüzü mesela mavi
Biz mavi değiliz
Bu yüzden çok darız
Uzanıp gökyüzüne bakarız
Yalnızlık işte, hepsi bu
Giderken
Her vapurun denizde biraz izi kalır
Gideninse bende bir denizi
Sonra hayat, öyle geçer
Kuşlar, uçar
‘Sen, gidersin’
Her şey bu kadar olağan
Sonra hep Ocak hep Haziran
Hep, beklerim
Cihan Barış Budak
7 Nisan 2013 Pazar
Sürgün // Thaless
. . .
Mesafeler zamandır diyorlar
Mesafeler zamandır diyorlar
Zamandan öte bir ayrılıktayım
Gurbet
Aklı deler geçer bilirim
Sürgün gez göz arpacık
Akıl gönül bellek
Hepsi aynı hedefte delik deşik
Artık
Ben ben değilim biliyorum
Birisi bu kadar uzun düşünür mü
Kuru dalları ve kuru yaprakları bir sevgiliyi düşünür gibi
Ya da yağmur yağınca koşup çıkar mı dışarıya ve izler mi
Kuru yaprakların ve dalların nasıl ıslandığını
Sonra ıslak kuru dalların ve yaprakların nasıl koktuğunu merak eder mi?
Dün ben bir ağaç gördüm adsızdı
Bembeyaz küçücük bir tomurcuk vermişti yağmurdan sonra
Beyaz bir zerrecik ve sonsuzluğu beyazın
Bir tomurcuğun ilk varoluşuna şahit oldum
Zaman mesafelerdir diyor ilk filozoflar
Zamanı mevsimlerde görüyorum şimdi
Sürgünü mesafelerde değil O tomurcukta görüyorum şimdi
Thaless. /4.7.2013
Düşümde Dudakların // Vitezslav Nezval
dağınık giden iki küçük balık dudakların
iki çakmak taşı ve bir sünger
bir baharat öğütücü
iki şeref nişanı
anılarımı tutuşturduğum iki kömür koru dudakların
bir kocaman et yiyen çiçek
bir horoz ibiği çiçeği
sabahleyin meyveli ekmek
bir kanayan mantar dudakların
bir arı kovanı yazda
karmaşık bir monogram dudakların
kırmızıya boyanmış bir kayık dudakların
bir şekerlik dudakların
içinden heykeller çıkmış bir gelincik tarlası hem de
bir altından çıkrık
deniz yatağı ayda bir krater
bir inci kutusu dudakların
gizli son arzu
bir ateşlenmiş roket
bir beklenen bahar
ay kararması dudakların
güneş kararması
Venüs ve dünya kararması
düşümde dilimlediğin makasla
Vitezslav Nezval
Çeviri : Mehmet Bardakçı
Putların Batışı // Nietzsche
Putların Batışı
Bu kitap en azlarındır.
Belki de onlardan hiçbiri yaşamıyor daha.
Onlar, benim Zerdüşt'ümü anlayanlar olacaklar: kendimi, daha bugünden işitilecek kulaklar bulanlar ile nasıl karıştırabilirdim ki?
Ancak öbürgündür benim olan.
Kimileri öldükten sonra doğar.
Kişinin beni anlamasının, hem de zorunlukla anlamasının koşulları, —bunları pek iyi bilirim.
Benim yalnızca içtenliğime, tutkuma dayanabilmek için, düşünsel
konularda katılık kertesinde dürüst olması gerekir kişinin.
Dağlarda yaşamaya, alışkın olması gerekir— çağın siyasetinin ve halkların çıkarcılıklarının sefil gevezeliğini kendi altında görmeğe.
Aldırmaz olmuş olması gerekir, hiç sormaması gerekir, doğruluk yararlı mıdır diye, bir kötü kader olup çıkar mı diye...
Bugün kimsenin sorma yürekliliğini göstermediği sorulara sertliğin
verdiği yatkınlık; yasaklanmış olana yüreklilik; labirente önceden-belirlenmişlik.
Yedi yalnızlıkta edinilmiş bir deneyim.
Yeni bir müzik için yeni kulaklar.
En uzaklar için yeni gözler.
Şimdiye dek sağır kalınmış doğrular için yeni bir vicdan.
Bu kitap en azlarındır.
Belki de onlardan hiçbiri yaşamıyor daha.
Onlar, benim Zerdüşt'ümü anlayanlar olacaklar: kendimi, daha bugünden işitilecek kulaklar bulanlar ile nasıl karıştırabilirdim ki?
Ancak öbürgündür benim olan.
Kimileri öldükten sonra doğar.
Kişinin beni anlamasının, hem de zorunlukla anlamasının koşulları, —bunları pek iyi bilirim.
Benim yalnızca içtenliğime, tutkuma dayanabilmek için, düşünsel
konularda katılık kertesinde dürüst olması gerekir kişinin.
Dağlarda yaşamaya, alışkın olması gerekir— çağın siyasetinin ve halkların çıkarcılıklarının sefil gevezeliğini kendi altında görmeğe.
Aldırmaz olmuş olması gerekir, hiç sormaması gerekir, doğruluk yararlı mıdır diye, bir kötü kader olup çıkar mı diye...
Bugün kimsenin sorma yürekliliğini göstermediği sorulara sertliğin
verdiği yatkınlık; yasaklanmış olana yüreklilik; labirente önceden-belirlenmişlik.
Yedi yalnızlıkta edinilmiş bir deneyim.
Yeni bir müzik için yeni kulaklar.
En uzaklar için yeni gözler.
Şimdiye dek sağır kalınmış doğrular için yeni bir vicdan.
Aydınlık // Paul Eluard
Aydınlık
Hiçbir vakit tam karanlık değil gece
Kendimde denemişim ben
Kulak ver dinle
Her acının sonunda
Açık bir pencere vardır.
Aydınlık bir pencere
Hayal edilecek bir şey vardır
Yerine getirilecek istek
... Doyurulacak açlık
Cömert bir yürek
Uzanmış açık bir el
Canlı canlı bakan gözler vardır
Bir yaşam vardır yaşam
Bölüşülmeye hazır.
Paul Eluard
3 Nisan 2013 Çarşamba
Ol Dedim Ol'du // Murat Kamböre
...ve tanrılar başkaldırdı,aşk önyargıydı,,,
şehrin son sevgilisi
söndürmüştü yıldızları
gün_eşi aykızıl yüzünü güldüm
tutuldum
ve önce taptım güneşe ateşi koklarcasına
güneşe aya
denize
yazılmamış yaşanmamış bilinmezliğe
sonra musa oldum
dağlar devirdim tur'larca
denizlerce asa yitirdim
nehirlerce al içerken
...ve
isada eridim
toprak er(i)di tanrının anası
bir çivi deliğinde dile geldi
ve bir muhammed
düş'tü gönlüm
övdüm
sonra bende öldüm
yandım çokça
yanmayı öğrendim kül(üm)den
sonra seviştik
tanrı olduk tur doruğunda
son(ra) bilinmez sordudediki mezhebin nedir
dedim insan
dediki dinin nedir
dedim vicdan
dediki yok
dedim var ol dedim ol'du,,,
murat kamböre.
2 Nisan 2013 Salı
Sanatta Figür 1 (Avrupa Uygarlığında Faust Anlatısı ve Modern Goethe) // Vikipedi (complete)
Faust (Goethe)
Vikipedi, özgür ansiklopedi
1749-1832
yılları arasında yaşamış olan ünlü Alman ozanı, oyun yazarı Johann Wolfgang von
Goethe'nin Faust adlı şiirsel oyunu dünya klasikleri arasında önemli bir
yer tutar. Faust, Goethe'nin butün eserlerinin bir birleşimi olarak kabul
edilir
Faust,
Goethe'nin neredeyse tüm yaşamı boyunca yazarak tamamladığı bir yapıttır. Urfaust
adıyla onsekiz yaşında başladığı oyunu, 1806de Faust I ve 1832de Faust
II adıyla iki büyük bölüm halinde yazarak seksen üç yaşında ölümünden kısa
bir süre önce bitirebilmiştir.
Goethe,
Faust'un konusunu çok eski bir öyküden almıştır. Şeytanla bahse giren insanoğlu
teması önceki yüzyıllarda da birçok öyküye ve oyuna konu olmuştur. Goethe'den
önce birçok yazar tarafından defalarca işlenmiş bir konu olan Faust, daha önce
de usta bir İngiliz yazarı olan Christopher Marlowe (1564-1593) tarafından Doktor
Faustus adıyla işlenmiştir. Aynı konudan hareket etmelerine karşın iki oyunun
olay örgüsü çok farklı biçimde gelişir ve sonuçlanır. Marlowe, Faust'u şeytanla
girdiği anlaşmayı kaybeden biri olarak ele almıştır. Oysa Goethe Faust karakterini
Şeytan Mefistofeles'e yenilmeyen bir insan olarak incelemiştir. Goethe,
Faust'unda evrensel bir insan tragedyası ortaya koymuştur.
Goethe'nin
Faust I eseri bir oyun şeklinde görülmekle beraber çok derin ve karmaşık
içeriği dolayısıyla genellikle okumak için hazırlandığı ve sahnelenme
istenmediği kabul edilebilir[1]
Buna rağmen, Goethe'nin Faust'u içeriğinin çok zengin felsefi derinliği
nedeniyle pek çok farklı yorumla yüzlerce kez yeniden incelenmiş, dünyanın
birçok ülkelerinde çok farklı yorumlarla sahnelenmiştir.
Faust’un ilk
bölümü ya da Faust I olarak bilinen “Faust. Eine Tragödie”, Johann Wolfgang von
Goethe’nin 1808 yılında yayımladığı bir trajedisidir. Alman Edebiyatı ve Faust
geleneğinin en önemli ve çok alıntılamalı eserlerinden biridir. Drama, birçok
kez tarihi Doktor Faustus hikâyelerini oluşturan diğer yazarlar tarafından ele
alınmakta ve bu hikâyeleri, insanlığın temsili konusunda Faust II’ de
genişletmektedir.
Konu başlıkları
|
Konu
Uyarı: Yazının devamı, eserin
konusu hakkında ayrıntılı bilgi içermektedir.
Olay, tarihi
Faust’un yaşadığı dönemleri, yani Ortaçağ'dan Yeni Çağa geçiş dönemini
kapsamaktadır. Bugünkü Almanya’da, Leipzig ya da Harz bölgesinde geçmektedir.
Oyunun baş
kahramanı Faust, felsefeyi, tıbbı, doğa bilimlerini, teolojiyi araştırmış,
gençlik ve olgunluk çağını yeryüzünün sırlarını çözmek için tüketmiştir. Yeni
Çağ’ın başlarında tarihi Faust (1480–1538) gibi itibarlı bir araştırmacı ve
öğretmen olan Heinrich Faust, hayatının bilançosunu çıkarır ve oldukça sarsıcı
bir sonuçla karşı karşıya kalır: Bir bilim adamı olarak derin bir araştırmadan
ve gerekli çıkarımlardan yoksun kaldığını ve hayatını dolu bir şekilde yaşamayı
beceremediğini anlar. Bu ikilem arasında sıkışıp kalırken, memnuniyetsizlik ve
huzursuzluktan kendini kurtarmayı başarırsa, ruhunu şeytana satacağına dair ona
söz verir. Faust’u tekrar hayata bağlayacağına, kendisinin, yani Faust’un
beşeri zevk ve hazlarda anlam bulacağına dair bir antlaşmaya varırlar, şeytan
Faust’u gençleştirerek dünyayı gezmek üzere onu yanında götürür. Ve Gretchen
olarak adlandırılan genç Margarete ile olan aşkı için Faust’a yardım eder.
Faust'un bu arayışı Şeytan'ı (Mefistofeles) rahatsız etmektedir. Çünkü pek çok
insanı felaketlerle yok etmesine, pek çok insanı dünyasal hazlarla uçuruma
düşürmesine karşın, yeryüzündeki Faust adındaki doktor, akıl ve bilgi ile
kendisine direnmektedir. Tanrı'dan Faust'u doğru yoldan çıkarmak için izin
isteyen Mefistofeles, onun bunalımlar içinde olduğu bir gece karşısına çıkar ve
Faust'a dünya hazlarını vaad eder.Bir iddiaya girerler. Mefistofeles, onun
bilgi hastalığından kalbini kurtaracak, yaşatacağı en güzel hazlar karşısında
Faust "Dur ey zaman, ne güzelsin!" diyecek olursa iddiayı
Mefistofeles kazanmış olacaktır. Mefistofeles, Faust'u gençleştirir ve ona aşk
duygusunu tattırır. Faust, bu duyguyu sadece Gretchen adlı genç bir kızdan çok
ötede Helene idealine kadar hissedecek, ama her şeye karşın Mefistofeles'e
beklediği cevabı vermemekte diretecektir.
Oluşum tarihi
Johann
Faust'un hayatı, kişiliği ve kaderi çerçevesindeki efsaneler, 1587 yılında
hikâyelerin oluşumundan bu yana, birçok kez ele alınan, ünlü bir edebi kaynak
olmuştur.
Urfaust
Goethe,
çocuk katili Susanna Margaretha karşı açılan dava sürecinden etkilenerek, 1770
yılında Faust çalışmasına başlamıştır (idamı Goethe'yi muhtemelen
etkilemiştir.), bu yüzden Urfaust'da arka planda Gretchen çevresinde gelişen
aşk trajedisi bulunmaktadır. Urfaust, çalışma odasında Faust’un monoloğu ile
başlamaktadır. Mefisto ortaya çıkmaktadır; fakat şeytanla
antlaşma yoktur. Auerbachs Keller’daki sahneden sonra, Gretchen trajedisi onun
yerini alır; Büyücü mutfağı (Hexenküche) ve Cadılar Bayram (Walpurgisnacht)
yer almaktadır. Bu versiyon, Goethe’nin eserinin tümünün ve özellikle Faust’un
önemi vurgulandığında, bir el yazısı örneğinin ardından ilk olarak 1887 yılında
basılmıştır.
Faust Bir Fragman
Goethe
Urfaust'dan yola çıkarak, 1788 yılında tamamlamış ve 1790 yılında basılmış olan
Faust. Bir Fragman (Faust. Eine Fragment)’ı oluşturmuştur. Faust
fragmanı Urfaust’un aksine, içeriğinde şeytanla antlaşmanın üstü kapalı
kaldığı, Mefisto ile geçen bir diyalog şeklinde genişletilmiştir. Büyücü
Mutfağı (Hexenküche) sahnesi yeni eklenmekte, bu yüzden Gretchen’in
zindandaki sonu yer almamaktadır. Gretchen’e olan aşk trajedisinin yanı sıra
ikircimli ve çekingen bilim adamının trajedisi de kendini göstermektedir.
Faust Bir Trajedi
Goethe 1797
yılında fragmana, ithaf, tiyatroda ön gösteri ve gökyüzünde konuşma sahnelerini
eklemiştir. Urfaust ve Fragmanda kesinleşmiş olan metin birçok sahne
içermektedir, bununla birlikte 1806 yılına kadar olan zaman diliminde Cadılar
Bayramı (Walpurgisnacht) sahneye koyulmuştur. Eser 1808 yılında,
sergiler için Faust. Eine Trajedi olarak basılmıştır. Mutsuz bir kızın ve
ikircimli bir bilim adamının hikâyesinden, gökyüzü ve cehennem arasında geçen
bir insanlık dramı ortaya çıkmıştır.
Goethe, 21
yaşından 57 yaşına kadar, Faust’un ilk bölümü üzerinde çalışmıştır. Bu üç
versiyon, içeriksel bir gelişmenin yanı sıra önemli bir stilistik gelişmeyi de
belgelemektedir. Goethe, bu projenin gerçekleşebileceğine inanmamasına rağmen,
Faust I’in çalışmasında oluşturduğu taslak ve sahneleri, Faust’un ikinci
bölümüne de aksettirmiştir.
Figürler
- Yönetmen, tiyatro yönetmeni (tiyatroda sadece öngösteride)
- Yazar, tiyatro sahne yazarı (tiyatroda sadece öngösteride)
- Şen adam, oyuncu (tiyatroda sadece öngösteride)
- Üç Melek: Raphael, Gabriel ve Michael
- Müdür
- Mefisto, şeytan
- Heinrich Faust, bilim adamı
- Wagner, Faust’un asistanı
- Öğrenci, Faust’un öğrencisi
- Büyücü, Mefisto’nun hizmetinde
- Margarete (Gretchen), genç bir bayan, Faust’un sevgilisi
- Marthe, Gretchen’in komşusu
- Lieschen, Gretchen’in tanıdığı
- Valentin, Gretchen’in erkek kardeşi
Uyarı sonu.
Dr. Faust Hikâyeleri
Faust
serileri 16. yüzyıldan bu yana Avrupa edebiyatının en yaygın olan serilerinden
sayılmaktadır. Tarihte var olan Johann Faust hakkında edinilen eksik bilgi ve
skandalize olmuş hayatının sonu, masal ve efsaneler oluşturma konusunda işe
yaramış ve onun hayatı ile ilgilenen yazarlara girişim imkânı sunmuştur. Çok
farklı versiyonlar ile geri dönen Faust serilerinin özellikleri, Faust’un bilgi
ve güç edinme çabalarını, şeytan ile yaptığı antlaşmayı ve cinsel tutkularını
kapsamaktadır.
Popüler kültürde
Faust imajı, delilik ve şarlatanlık olarak nitelendirilirken, 18. yüzyıldan bu
yana Faust serilerinin değeri oluşmaya başlamıştır. Ana temayı ise insanın,
inancın gücü ve bilimsel anlayışın güvenilirliği arasında yarattığı şüphe
oluşturmaktadır. Faust, ben-merkezci bir şekilde kendini ispatlama ve sosyal
bir öğrenme arasındaki mücadelenin ortasında kalan, sınırlarını aşarak çaba
gösteren bir kişidir.
Rönesans ve Barok
Afsunnameler
(büyü kitapları), 1500 yılından bu yana Johann Faust’a atfedilen büyü sözlerini
içermektedir. Mucizeye olan inancın azalması nedeniyle Faust’a karşı edebi bir
ilgi oluşmaya başlamıştır. Ortaçağ mütevazılığinden kurtulan; fakat özgüvenini
küstahlığa dönüştüren bir kişi örneği olarak Faust, beğenilen vanitas (boş
beşeriyet düşkünlüğü; ölü doğa türü) sembolüne bir örnek olmuştur. Aynı zamanda
tüm düzlemlerde kaçık ve şirret bir imaj sergilemektedir.
Johann
Faust’un hayatını ele alan ilk kapsamlı eser 1587 yılında yayımlanmıştır.
Matbaacı Johann Spies, hikâye olarak da bilinen Historia von D. Johann Fausten
adlı eseri yayımlamıştır. Eser, çoğu efsanevi öğelerden oluşan, çok sayıda
hikâye ve fıkrayı içermektedir. Spies, Faust’un Teoloji ve Tıp öğrenimi,
büyücülük ile uğraşısı ve Faust’u sonunda cehenneme götüren şeytanla olan antlaşması
hakkında bilgi vermektedir. Açıkçası yazarın Hıristiyan tavrı tanımlanmaktadır.
Kitap, dindar bir yaşam için olumsuz bir Faust tablosunu ve bir nasihati
sergilemektedir. Aynı zamanda büyük bir popülerlik elde etmiştir. 1588 ve 1611
yılları arasında İngilizceye, Holandacaya, Fransızcaya ve Çekçe’ye çevrilmiştir.
Faust serileri böylece yurt dışına yayılmayı da başarmıştır.
1589 yılında
İngiliz Christopher Marlowe “Historia” eserinin dramatik bir versiyonunu
oluşturmuştur. Die tragische Historie vom Doktor Faust başlıklı bu eser, tüm
esaslı seri unsurlarını içermektedir; fakat Faust figürü, Rönesans tarzı net
bir karakteri yansıtmaktadır. Küstahça dünyanın üzerinde bir güç talep etmekte;
teoloji ve ahirete olan yönelimi küçümsemektedir. Burada da kötü sona neden
olan büyüye ve şeytana ruhunu satmaktadır. Buna rağmen Marlowe’da, açıkça
figürlerine karşı bir sempati görülmektedir. Faust figürüne olumlu bir yön kazandıran
ilk Faust çalışmasıdır.
Marlowe’un
dramı, 1600 yılında İngiliz oyuncular tarafından Almanya’ya getirilmiş ve
gezici tiyatrolar tarafından ele alınmıştır. Faust, irtical komedinin baş
figürüne benzetilmesiyle birlikte tuhaf bir figür olmuştur.
Serilerin
sahneye koyulan sayısız metinlerini temsil eden Faust figürleri, mizahi figür
ve şeytan figürü arasında değişmektedir. Çoğunlukla kukla oyunu, dresaj, bale
ve fişek eğlenceleri arasında bir sirk eğlencesine araç olmaktadır.
Ausburglu
gösteri uzmanı Rudolf Lang, Faust konusuna ilişkin bir köpek numarasıyla (1717–21) Avusturya ve Almanya çevrelerinde
etki yaratmıştır ve kendisini büyücülük ithamlarına karşı ciddi bir şekilde
savunmak zorunda kalmıştır.
1750 yılından bu yana
Faust
serilerinin kullanımında, yüksek ve popüler kültür arasında sürekli derinleşen
bir uçurum görülmektedir. Aydınlanma Çağında, Faust figürlerinin yerinde
olduğuna ve esas itibariyle değer kazanmasına ilişkin çabalar baş göstermiştir.
Gotthold Ephraim Lessing 1757’de, 17. edebi mektubunda, kendisinin tasarlamış
olduğu Faust dramasından bir bölüm yayımlamıştır. Faust bu dramada, bilginin
peşinde koşan bir Rönesans insanını temsil etmektedir. Bilgi uğruna gösterilen
bu çaba nedeniyle şeytan tarafından korunmaktadır. Faust’u sembolleştiren aydın
sanatçı ve bilim adamlarının temelde olumsuz figürler olmamaları gerekmektedir.
Lessing bu eserini asla tamamlayamamıştır. Değerli kılma çabaları, 1775
yılından bu yana “Fırtına ve Coşku” döneminde farklı bir boyut daha
kazanmıştır. Birçok genç yazar bu sorunu ele almıştır. Faust, onların
arzularını, monoton, uygarlaşmış ve doğaya yabancı olan bir dünyadan
zihinsel-duygusal bir maceraya dönüştürmüştür. Paul Wiedmann, Faust’un ailesi
tarafından ziyaret edildiğini ve dönüşünü konu alan timsali bir drama ele
almıştır. Jakob Michael Lenz’in Höllenrichter isimli eserinde Faust’un hayatı,
aşktan uzak bir cehennem azabı olarak anlatılmaktadır. Friedrich Maximilian
Klinger’in romanı Fausts Leben, Thaten und Höllenfahrt ise, Aydınlanma Çağı
taşlamaları ve Fırtına ve Coşku dönemi öykülerinin bir karışımından oluşmuştur.
Hiç
kesintiye uğramayan bu gelenek, 19. yy’ın sahne melodramı şeklinde
genişlemiştir. Bu bağlamda Ferdinand Kringsteiner’ın Johann Faust (1811) ve
Ernst August Klingermann’ın Faust (1815) adlı eserleri, popülerlik kazanan
etkileyici dramlardır. Louis Spohr ise, operası Faust için, önemli bir içeriğe
sahip olacak müziğini oluşturmak üzere, bu serilerde etkileyici bir detay
araştırmasına girmiştir. Faust figürü popüler kültürde değiştirilmeden dursa da
bu figürün yüceltilmesi, son benimseniş dönemlerinde önemini yitirmiştir. 1808
yılında Goethe, Faust. Der Tragödie erster Teil isimli eserini yayımlamıştır.
Eserine, kendisini dine mensup etmeden ikircimli, ümit dolu bir son
yüklemiştir. Bu eser, tüm Faust serilerinin en önemlisi olmuştur. 1832 yılında
yayımlanan ikinci bölüm ise daha çok bir sahne oyunu formatında kültür
eleştirel bir denemedir. Goethe yaklaşık 60 yıl boyunca Faust serileriyle
ilgilenmiştir. Faust’u, kendisini kilise vesayetinden kurtaran modern bir
entelektüel, insancıl ve Rönesans insanı olarak tasvir etmiştir. Goethe’nin
Faust çalışmaları, bilgiye ulaşma ve farklı deneyim yaşama arzusu üzerinde
yoğunlaşmıştır. Arzu ettiği evrensel bilgiyi kendi gücü ile elde edemeyen
Faust’un kendisini kabul ettirmek zorunda olması, bu bilimsel trajediyi doruk
noktasına çıkarmıştır. Genç Goethe, anlatısının esası olmayan çirkin bir
anlayış yolu ile şeytanla olan antlaşmayı yerinde göstermiştir. Daha önceleri
Lessing, bu öğrenme hırsını, insanların en soylu eğilimleri olarak
nitelendirmiştir. Ayrıca Goethe, Faust’un bilgi arayışını Gretchen trajedisi
ile ilişkilendirmiştir. Faust tarafından baştan çıkarılan Gretchen, kendisine
zıt olan masumiyetin kişileştirilmesidir.
Friedrich
Theodor Vischer’in Faust. Der Tragödie dritter Teil (1902) isimli Goethe parodisi
kendini gösterememiştir. Buna rağmen Faust serileri, Bale ve Opera sahnelerinde
sayısız versiyonları ile gündemde kalmıştır. Bunların en ünlüsü, 1859 yılında
sahnelenen, coşku ve duygu yüklü olan Faust olmuştur. İlk Amerikan müzikali The
Black Crook (1866) ise Faust serilerini, konuşulan bir sahne spekülasyonuna
ilişkin ipucu olarak yansıtmaktadır.
20. yüzyıl
Eski rejimin
kati yıkılışı ve dünya savaşlarının getirdiği sonuçlar, 20. yüzyılda Faust
serilerine ilgi gösterilmesiyle şekillenmeye başlamıştır. Heinrich Mann
yeniden, “Professor Unrat” (1905) isimli eserinde olumsuz, kibirli ve gülünç
bir Faust figürü yaratmıştır. Kardeşi Thomas Mann ise, 1947 yılında yayımlanan
romanı Doktor Faustus ile 1587'de ele aldığı Historia adlı esere intikal etmektedir.
Olayı, 1900 yılının başladığı döneme taşımakta ve Almanya’nın orta sınıf halkını
eleştirmektedir. Michail Bulgakow’un hiciv eseri Der Meister und Margarita ise
Sovyet rejiminin halkını yansıtmaktadır. Hans Eisler’in 1952 yılındaki
seslendirilmeyen opera libretosu “Johann Faustus” adlı eserinde Faust, 1525
yılı civarında gerçekleşen mücadelede, çiftlerin çiğnenen haklarını temsil
etmektedir.
Kukla
tiyatrosu, Max Jakob’un sorumluluğundaki Hahnstein kukla sahnesi tarafından bir
festival eğlencesinden bir tiyatro formuna taşındıktan sonra, yine 20. yüzyılda
Faust figürü, kukla oyunu çerçevesinde yeniden canlılık göstermiştir. Faust
kukla oyunlarının ileri gelen yazarları arasında Max Jakob Friedrich Arndt’ın
(Hahnstein baş figürü) yanı sıra Walter Büttner ve Otto Schulz-Heising
bulunmaktadır. Günümüzde hala Gerd J. Pohl (Piccolo kukla oyunu), Andreas
Blaschke (Köln figür tiyatrosu), Harald Sperlich (Hohenloch figür tiyatrosu),
Dr. Johannes Minuth (Freiburg kukla sahnesi) ve Stefan Kügel gibi geleneğe
sahip çıkan kukla oyuncuları, bir Faust oyununu temsil etmektedir.
Faust Serileri İle İlgili Eserler
Dramalar
- Christopher Marlowe: Tragicall History of Doctor Faustus
- John Rich: The Necromancer (1723)
- Johann Wolfgang von Goethe
- Urfaust
- Faust I
- Faust II
- Friedrich Maximilian Klinger: Fausts Leben, Thaten und Höllenfahrt (1791)
- Ernst August Klingemann: Faust (1816)
- Nikolaus Lenau: Faust. Ein Gedicht (1836)
- Friedrich Teodor Vischer: Faust. Der Tragödie dritter Teil (1862)
- Dorothy L. Sayers: The Devil to Pay (1939)
- Friedrich Dürrenmatt: Urfaust (Zürih tiyatrosu için Goethe’nin Urfaust çalışması)
- Wolfgang Bauer: Herr Faust spielt Roulette (1986, ilk basım: Wolfgang Bauer: Eser. Cilt 3: gösteri 1975–1986)
- Günther Mahal: Doktor Johannes Faust-kukla oyunu. Stuttgart (Karl Simrock’un kukla oyunu ve Ulmar kukla oyunları metni)
- Werner Schwab: Mein Brustkorb: Mein Helm (1992)
- Pohl, Gerd- Josef: Faust- Geschichte einer Höllenfahrt (Piccolo Kukla oyunları için metin, Bonn 1995)
- Paul Valéry: Mon Faust, 1946
Müzik
- Ludwig van Beethoven: Es war einmal ein König (şarkı, 1809)
- Hektor Berlioz: Huit scénes de Faust (Kantat, 1828); La damnationde Faust (Oratoryo, 1845-46)
- Richard Wagner: Eine Faust- Ouvertüre (1839/40, yeni versiyon 1855)
- Robert Schumann: Szenen aus Goethe’s Faust, solo, koro ve orkestra eşliğinde, 1844-1853
- Franz Liszt: Eine Faust, Senfoni, 1854-57
- Gustav Mahler: 8. Senfoni, 1906-1907
- Randy Newmann: Randy Newmann’s Faust, 1995
- Subway to Sally: Mefisto, 1997
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)