Adalet Bakanlığının Cumhuriyet Savcılığı eliyle adliyede avukatlara müdahale edilmesinin savunması haberine,
gencbaro.org'da yayınlanan yorumum:
avukatlar acaba bir de adliyede neden eylem
yaptılar, ankarada avukatlar neden eylem yaptılar, direnişe destek
verdiler.. mahkeme kararlarını bile hiçe sayarak davranabileceğini
dayatan bu siyaset kendinde bir sorun görmüyor da hukukun çiğnenmesi
noktasında, avukatlarda mı görüyor.. tüm siyasi içeriğinden soyutlayarak
bir utanç belgesi olması gereken bir soytarının beyanlarıyla kurulmuş
bir mahkeme var ki.. bu şekliyle bu ülkenin tarihine densizlik olarak
geçecek.. dahası olmaz mı, var tabi; danıştay iyi gerekçelendirilmiş ve
temellendirilmiş doktrinel olarak da oturmuş kararlara karşı kararlar
üretmeye başladı.. danıştay başkanı kamu hukukuna yapılan, pek de meşru
olmayan müdahaleyi gayet doğru simgeliyor.. kamu hukukunun tahrip
edilmesi demek bu.. bu iktidar döneminin başında danıştayın iptal ettiği
davaları sadece okumak bile rahatsız edici bir algı oluşturmaya yeter..
halkın diline dolanmış, pelesenk olmuş tayyipçi yargı, fetocu yargı
sözleri, televizyon kanallarında dile gelirken sert bir çıkış yapılmadı,
çünkü bu lider zaten güçleri kendinde topladığının mesajını iletmek
istiyordu.. açıkça tek figürde toplanmış, diktatöryal, otoriter bir güç
istemi.. meşruiyeti geçelim, karmaşık bir toplumu kavraması ve ifade
etmesi ve bir de yönlendirmesi bakımından gayet sağlıksız, tahakküm
üreten bir siyasa.. bacakarasına burun sokacak kadar pervasızlaşan ve
ciddi bir tepki toplayan hadsizlikler.. bu yaşanan olaylarda ise o ince
kılıfına uydurma kısmı doğrudan es geçilerek tüm türkiye bilmesine
rağmen doğrudan kurgu yoluna gidildi.. anaakım medya bakımından bu
türkiyenin çok ciddi bir sorunudur.. hicap duyması gerekirdi demokrasiye
inanan bir başbakanın..türkiye bunları -bir benzetmeyle- kustu.. nefret
üreten ama üretmediği iddiasında olan tutarsız, ikiyüzlü, sahte, “şova
dayalı” siyaset alanı kendini hücrelerine kadar ifşa etmiş oldu..
türkiyenin bunu kabul etmesi düşünülemez.. insan onuruna ve sınırları
iyi kötü belli olan dostluk, kardeşlik ve barış etiğine böylesine bir dönemi kapsayan apaçık bir saldırı karşısında türkiye bunu kabul etmesin
zaten.. susmadı ve kabul etmedi de.. bir tespitle bağlayarak bitirmek
istiyorum.. avukatların da dahil olduğu hukukçular erkler ayrılığına,
dolayısı ile siyaset ve hukuk arasındaki mesafeye çok duyarlıydılar,
sonbaharda bu konular hakkında yüzeyden bir konuşma vardı.. hoşa
gitmeyen pek çok şey olmasına rağmen somutlayan bilgileri paylaşmıyordu
tanıdığım avukatlar ve hakimler.. kısa maniar cümleler dışında.. ancak
özellikle baroların insiyatifindeki bu duyarlılık ve tepki siyasetten
çok hukuka dayanıyor, hukukun tanıdığı özgürlüklerin ihlal edilmesine,
hukukun koruduğu haklara rağmen devletin hukukdışı eylemlerine.. bu
nüans önemlidir ve hukukçulara meşru ve etkin bir alan yaratacaktır..
sevgiyle ve dostlukla..
St. Av. Köksal Erdenoğlu – Ankara
sevgiyle ve dostlukla..
St. Av. Köksal Erdenoğlu – Ankara