Tanrı beni çocuk yaratmış.
Düş kurmakla geçti ömrüm.
Hayatımın anlamı buydu,evet, yalnızca buydu. İç hayatımın dışındaki
hiçbir şeye dönüp bakmadım.Hayatımdaki en büyük üzüntüler, gönlüme bakan
pencereyi açıp oradaki bitip tükenmez kaynaşmayı seyrederek kendimi
unutmamla eriyip gitti.
Baştan beri sadece hayalci
olmayı istedim.Yaşamaktan bahsedenleri yarım kulak dinledim. Olduğum
yerde olmayana, asla olamadığım şeye ait oldum hep. Ne kadar değersiz
olursa olsun, ben olmamak kaydıyla her şeyi şiirsel buldum. Ben, bir tek
hiçlik'i sevdim. Düşünü bile kuramayacaklarımı arzuladım sadece. Hayat
akıp gittiğini hissettirmeksizin bana şöyle bir değip geçsin istedim.
Aşktan tek dileğim, uzak bir düş olarak kalmasıydı. Tamamen gerçek dışı
olan gönlümdeki manzaralarda bile hep uzaklar cazip geldi, gittikçe
silinerek neredeyse ufka uzanan su kemerlerinde, manzaranın geri
kalanında olmayan bir düş dinginliği vardı; işte bu dinginliğin hatırına
sevdim onları.
Kendime bir düş dünyası kurma saplantısı hiç
terketmedi beni, öldüğüm güne kadar da sürecek. Çekmecelerimin dibine
rengarenk makaralar ya da - içlerinde bazen çekmeceye sığmayacak kadar
büyük bir atın yada filin de olduğu - satranç taşları dizmiyorum artık,
ama özlüyorum... bugün düş evrenime, kışın şöminenin başında
ısınırcasına, iç dünyamda yaşayan capcanlı yaratıkları diziyorum
keyfimce. İçimin derinliklerinde yığınla dostum var benim, her biri
kendine has, gerçek, sınırları gayet iyi çizilmiş ve hep yarım kalmış bir
varlığa sahip.
Fernando Pessoa.
http://sadecemilena.tumblr.com/ ta gördüm lanet olsun harika yazmış ya!!!!
YanıtlaSil