SEVMEK İNSANIN EN BÜYÜK ACISIDIR
Sevmek, bizim kendimize ve dünyaya karşı giriştiğimiz
hırsızlığa, kendi gücümüzle karşı çıktığımız biricik haklılığımızdır.
Alacakaranlığın ufalaya ufalaya sildiği bir adamı tutup ellerinden,
başına ay ışığından bir hale geçirmektir, kaybolmadan sabaha çıksın
diye. Sevmek, özünde varolan büyük bağlanmaya karşın, insanı günlük
ilişkilerin kişiliksizleştirdiği tutsaklıktan kurtaran en büyük
özgürlüktür. İnsanı yalnızlığın hazinelerine götüren bir arınmadır
sevmek. Yalanın kirlettiği bir yüreği yağmur sularıyla yıkamak, sonra da
içtenliğin rûzgarıyla durulayıp iğde kokularına sarmaktır. Işıkları
kesilmiş odalarda kirpiklerden ve parmaklardan mumlar yakıp, derin bir
hazla ışıyan güzelliğini seyretmektir insanın. Bunca aşağılanmaya karşı
insanın onurunu kutsamak, gövdesini yüceltmektir.
Evlere karşı sokakların, sokaklara karşı evlerin biricik
zaferidir. Zorun, kanıksamanın ve alışkanlığın insan ruhunda açtığı
yıkıma karşı, en ince, en güçlü, her zaman yeni, direnme duygusudur.
Akıl ona bir olanak sağlıyorsa bir işe yarıyordur, güzeldir, değerlidir.
Sevmek, yaşamın bizi sürüklediği uçurumun kıyısında tutunduğumuz o
incecik gelincik sapı; ölümle dirim arasındaki baş dönmesidir. Üstümüze
yürüyen duyarsızlığın o siyah ordusuna karşı yürek çarpıntılarında
oluşturduğumuz ışıklı bir korunaktır. Sevmek, bizi onaran, acısından
bile haz aldığımız belki de tek incinme; bütün hüznü, iyimserliği ve
ikircimine karşın, sesimizin en duru aktığı yataktır.
Önünde durduğumuz kapıların zembereği; saatlerin mutluluk
ayarı aldığı boylamdır ömrümüzün. Sevmek barışın kişiye özel adıdır.
Kalabalığa karşı bireyin özgeliği; kalabalığa kişilik veren biricik
olanaktır. Bütün dillerin ortak şarkısı, bütün şarkıların sustuğu
yerdir. Taşa ses veren duygusu insanın; en kolay bağışlanacak kusuru;
ölümün eşiğinde bile çırpınan ıslığıdır. Dört mevsimin biricik
paydasıdır sevmek, yazı, ayazı aynı içtenlikle güzelleştirir. Bir
gelecek düşüdür bütün ufuklardan el eden. Göklerin genişliğini,
denizlerin derinliğini, dağların doruğunu büyük bir ustalıkla
gözlerimize ve göğüs kafesimize yerleştiriverir. İkide bir camlarına
düştüğümüz bizi bize en güzel gösteren hayal aynamızdır.
Yine de insanın kendine en büyük ihanetidir sevmek. Sığlığın
kolaylığından derinliğin baş dönmesine geçmek bir zorlu yürek
türküsüdür, içindeki binlerce gözü susturmayı gerektiren. İstemekle
yapmak arasındaki o ince çizgi, binlerce yılın günah burgaçlarıyla bir
uçuruma dönüşür. Dünya karşı tarafta, biz bu tarafta kalmışızdır. Bir
iki cılız sesten başka bir şey yoktur sesimizi karşılayan. Giderek
bencilliğimizden söz etmeye, sevgimizden utanmaya, kendimizi aşağılamaya
başlarız. Bu uçuruma verebileceğimiz kurban, içimizde yeni yeni
kekelemeye başlayan sevincimizdir. Rûzgar usul usul kesilir. Gündüzler
yatışmıştır. Gece o eski gecedir artık. Tanrılar kazanmıştır.
Mutsuzluğumuza karşı ayaklanan çoğunluk geri çekilmiş, kimse
mutsuzluğumuzla ilgilenmez olmuştur. Herkes içine gömdüğü yaralı bir
hayvanla iyileşmeye çalışmakta, dünyayı düzene koymaya devam etmektedir.
Sevmek, insanın en büyük acısıdır.
Şükrü ERBAŞ ‘İnsanın Acısını İnsan Alır’ adlı kitabından.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ula sen yormazsın şimdi kendini., yor/ula.. .).)