…
William çok hoşnut görünüyordu. Elinde, en
sonunda çözdüğü, Venantius’un parşömeni vardı. Birlikte saygısız
kulakların erişemeyeceği hücresine gittik; bana okuduklarını çevirdi.
Burç alfabesiyle yazılmış cümlelerin ardından (secretum finis Africae
manus supra idolum age primum et septimum de quatuor), Yunanca metinde
şunlar yazılıydı:
Arıtıcı korkunç zehir…
Düşmanı yok etmek için en iyi silah…
Alçakgönüllü, aşağılık ve çirkin kimseleri
kullan, onların kusurlarından tat al… Onlar ölmemeli… Soyluların ve
güçlülerin evlerinde değil, köylülerin köylerinden, bol bol yiyip
içtikten sonra… Bodur gövdeler, çarpık çurpuk yüzler.
Kızoğlan kızlara saldırıyorlar, orospularla yatıyorlar, kötü değil, korkusuz.
Farklı bir gerçek, gerçeğin farklı bir imgesi…
Saygıdeğer incirler.
Utanmaz taş düzlükte yuvarlanıyor… Gözler önünde.
Kandırmalı; kandırırken şaşırtmalı; inanılanın tersini söylemeli, ama başka bir şey demek istemeli.
Ağustosböcekleri topraktan şarkı söyleyecek onlara.
Hepsi buydu. Kanımca çok azdı, hiçbir şey değildi; neredeyse bir delinin saçmalarını andırıyordu; bunu William’a söyledim.
“Olabilir. Benim çevirimden ötürü kesinlikle
daha da deli saçması gibi görünüyor. Yunancayı oldukça iyi bilirim. Gene
de, Venantius’un ya da kitabın yazarının deli olduğunu varsaysak bile
bu, bunca insanın önce kitabı saklamalarını, sonra da ortaya
çıkarmalarını açıklamaz; hepsi de deli değil ya bu insanların…”
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ula sen yormazsın şimdi kendini., yor/ula.. .).)