1 Kasım 2012 Perşembe

Tozun Evi / Sinem Sal

İyi konuşmalar yaptık kendimle..
...
Bugün dönmeyebilirmiş. Olur dedim, yani çok da umurumda değildi beklemek. Yine de yapacak başka şeye karar vermediğimden, durdum. Durunca, bekledi dediler. Eyvallah, dedim.
Kafesinden bir kuşu saldılar. Kuş, kafessiz kalınca anlamsızlaştı. Yok yok kuş değil, kafes anlamsızlaştı. Sonra havalandı birden, nasıl yaptıysa yaptı. Sormadım.
Kasvetli sokaklarda büyüdüm ben. Yani galiba büyüdüm. Belki büyüdüm. Öyle sandım yani. Kadınların giydiği bol eteklerde sallanan götlerini izledim arkadan. Adamlar, anason kokuyordu fena halde. Kadınlar, onlara peynir taşıyordu.  Bu koca yapıların arasına sıkışmış neler var bilmezdi onlar. Ben de bilmezdim. Şimdi biliyorum.
Gece oldu mu rüyalarında bağırdılar: "Cenneti isteriz, kadınları isteriz, daha çok para isteriz, namus isteriz, ahlak isteriz, arabalar isteriz..."
O gece içlerinden biri öldü. Ertesi gün hepsi karşıma oturdular. Kafan çok karışık senin, kendi içinde yaşamıyor gibisin. Yaşın kaç daha... Yaşımın kaç olduğunu hesaplamaya çalıştım. Olduğum yıldan doğduğum yılı... Yok, doğduğum yıldan verdiğim yılı... Verdiğim yıldan, doğduğum yılı... Neyse ne, bıraktım. Bir pusulaya ihtiyacın var. İyi de ben pusula kullanmayı bilmem. Öğrenirsin. Öğrenmem, öğrenmeyeceğim. Pusulalar faşisttir. Kuzeyi gösterir. Sen gerçekten salakmışsın. Sen aile yemeklerini bilir misin? Çocuklar aynı masada oturur. Kadınlar iç odada. Adamlar balkonda. Yani yemek sonrası... Sonra kadının biri çay götürür. Önlerinde eğilir kadın. Sehpalar filan çıkar. Altta kalan sehpalardaki toza bakılır. Ben, böyle yerlerde kaçmak için varabileceğim bir yer aradım durdum. Buldun mu? Belki. Ama en azından başka yerde olduğumu hayal etmeyi fena hâlde öğrendim. Başka yere varamadın yani? Ben dünyanın içindeyim.
Kayboldular. Hep bir ağızdan konuşmayı bıraktılar. Ya da duyduklarını anlatmaya gittiler. Bilmiyorum. Sirk çadırına dönmüş olabilirler diye peşlerinden sirke gittim. Oradalardı. Boyunlarına tasmaları geçirilmiş. Söylenen hareketi yaptıklarında ekmek alıyorlardı, et alıyorlardı. Terbiyecileri vardı. Garipti. Anlamazdım. Anlamadım. İzlemeye devam ettim. Dedim, alkış alacaksınız, sizi izlemek için paralar dökecekler... Ama vahşiysen vahşisin, sakinsen sakin, yabaniysen yabani... Çıkacaksınız kendiniz olmaktan. Dediler, bir kendimiz yoktur. İşimize engel olma.
Bıraktım.
Yolda oturdum.  Çocuğun biri yanıma geldi. Bir sorusu varmış gibi baktı. Sormadı. Yatakta tepindiğim bir günü hatırladım. Perdeler açıkmış... Toz... Sonra bu günü hep hatırlattım, yani sevgilime de, hatırlattım hep. Bak dedim, tozu görüyorsan bu iyidir. Çünkü, toz yalnızca ışıkta görünür. Sonra elbette dinlemedi beni.
Çocuğun biri yanıma geldi. Bir sorusu varmış gibi baktı. Dedim, nedir derdin? Dedi tozun evi nerede?
 ...

1 yorum:

ula sen yormazsın şimdi kendini., yor/ula.. .).)